Başkanlık sistemi bize değilse kime lazım?

Siyasî gündem akşamdan sabaha değişiyor. Bir gün önce "CHP'li koalisyon garanti" havasında seyreden gidişat, ertesi sabah "erken seçim göründü" şekline...

Başkanlık sistemi bize değilse kime lazım?
Yayınlanma:
Güncelleme:

Siyasî gündem akşamdan sabaha değişiyor. Bir gün önce "CHP'li koalisyon garanti" havasında seyreden gidişat, ertesi sabah "erken seçim göründü" şekline dönüşüyor. Parti liderleri veya alt kadroların söylediği her söz, "koalisyon barometresini" bir anda değiştiriyor. Meclis Başkanlığı seçimi öncesinde, AK Parti'nin koalisyon partneri olarak CHP favori gösteriliyordu. MHP'den Deniz Baykal'a destek gitmemesi üzerine, bir anda "AK Parti-MHP koalisyonu" senaryosu siyaset piyasasına hâkim oldu. Bu da fazla sürmedi; MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "AKP-CHP ortaklığı daha doğru" açıklamasıyla, ibre yeniden CHP'yi göstermeye başladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, hükümet ortaklığı için muhatap partilerin nabzını tutmaya başladığı dün itibarıyla durum şöyle: MHP, bir yandan "benimle olmaz, CHP'ye bak" havası veriyor; öbür yandan, "Seçenekler tükenirse ülkeyi hükümetsiz bırakmayız" diyerek, kapıyı aralık tutuyor. Günlük dile tercüme edersek, MHP, "Hele CHP ile anlaşamayıp bana gel ki, seni bir güzel yokuşa süreyim" demeye getiriyor. CHP ise, MHP'nin zor şartlarını gördükten sonra, iyice "kuyruğu dik tutmaya" başladı. Önce bir 14 maddelik "olmazsa olmaz" listesi sunmuştu CHP. Sonra bu şartların çok da elzem olmadığını, bazılarının zamana bırakılabileceğini filan gevelemişti. Şimdilerde, o şartların halen geçerli olduğunu, ayrıca Kılıçdaroğlu'nun "hükümete girmeyebileceğini" dillendirmeye başladı. Ayrıca, daha önce yarımağız ifade edilen "dönüşümlü başbakanlık" talebi, bu defa "vazgeçilmezimiz" diye piyasaya sürülüyor. Tüm bu birbiriyle çelişen ve sürekli değişkenlik gösteren tavırları neye yormalıyız? Yorumun "hayır" veya "şer" olması, bizlerin beklentisine göre değişiyor. Eğer tekrar seçime gidilmesini anlamsız buluyor ve bir an önce koalisyon hükümeti kurulmasını arzu ediyorsak, vaziyet pek parlak değil. Yok, koalisyonun yürümeyeceğini, ülkeye zaman ve enerji kaybettireceğini ve bir an önce seçimin tekrarlanarak, tek başına bir partinin iktidar olması gerektiğini düşünüyorsak, gidişat zaten o yönde... Partiler arasındaki koalisyon hesapları, tam anlamıyla "kurtlarla dans" havasına büründü. Herkes kafasında kırk tilkiyi, kuyruklarını birbirine değdirmeden gezdirmeye çalışıyor. İnsanın aklına, "İyi ama, böylesine ince ve bencil hesaplardan, koskoca bir ülkeyi yönetecek hükümet çıkabilir mi?" diye sormak geliyor. Maalesef bu hesaplardan çıkacak ortaklık, Türkiye'yi doğru dürüst yönetemez. Zaten geçmişte de yönetemedi. O yüzden, siyasete bizim gibi "ülke meselesi" diye bakan "tarafsız saha yorumcuları", Türkiye'nin siyasî istikrarının "Başkanlık Sistemi"nden geçtiğini savunuyor. Seçim yapılalı neredeyse 40 gün oldu... Meclis, ancak seçimden 15-20 gün sonra açılabildi. Meclis Başkanı 20-25 günde zor seçildi. Başkanlık Divanı, seçimden 1 ay sonra oluşturulabildi. Ve Hükümeti kurmakla görevlendirilen Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümet ortaklığı için ilk ziyaretini seçimden 36 gün sonra yapabildi. Yeni hükümetin kurulup kurulamayacağı, kurulacaksa kiminle ve ne zaman kurulabileceği henüz bilinmiyor. Ve Türkiye'nin etrafı alev alev yanıyor. Eğer Başkanlık Sistemi bu ülkeye lazım değilse, hangi ülkeye lazım olabilir ki?

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.