Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal:“70 yıl önceki itirazımızı tekrarlıyoruz”

Anadolu Gazetesi’nin röportaj köşesine bu hafta Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal konuk oldu. Başkan Uysal ile hem gündemi konuştuk, hem de yaklaşan 16 Nisan Referandumu ile ilgili görüşlerini aldık.

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal:“70 yıl önceki itirazımızı tekrarlıyoruz”
Yayınlanma:
Güncelleme:

ÖZEL RÖPORTAJ

OĞUZ ACAR

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’dan Anadolu Gazetesi’ne özel açıklama. Uysal, “70 yıl evvel Demokrat Parti 1. Olağan Kongresi’nde siyasi tarihimize Hürriyet Misakı olarak geçmiş, Milli Şefliğe itiraz etmiş, parti liderliğiyle Cumhurbaşkanlığın aynı kişi uhdesinde barındırılmasına itiraz etmiş bir gelenek olarak, 70 yıl sonra aynı prensiplerle günümüz Türkiye’sinde yine itiraz ediyoruz” dedi.

YİNE İTİRAZ EDİYORUZ

Demokrat Parti’de Genel Başkanı Gültekin Uysal, yaklaşan 16 Nisan Referandumu öncesi, ülke gündemini ve referandum çalışmalarını gazetemize değerlendirdi. Başkan Uysal, “70 yıl evvel Demokrat Parti 1. Olağan Kongresi’nde siyasi tarihimize Hürriyet Misakı olarak geçmiş, Milli Şefliğe itiraz etmiş, parti liderliğiyle Cumhurbaşkanlığın aynı kişi uhdesinde barındırılmasına itiraz etmiş bir gelenek olarak, 70 yıl sonra aynı prensiplerle günümüz Türkiye’sinde yine itiraz ediyoruz” diye konuştu. İşte DP Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile yaptığımız bu çarpıcı ve ses getirecek röportajın ayrıntıları.

Anadolu Gazetesi: Geçtiğimiz günlerde olağan kongrenizi gerçekleştirdiniz. Bu süreci bize değerlendirir misiniz?

Gültekin Uysal: Büyük kongremiz, hem yükümlülüğümüz, hem de Türkiye’nin siyasi konjoktörü dolayısıyla partimizin tüm teşkilatıyla siyasi bir muhasebe oldu. Bir heyecan vesilesi de oldu. 2002 yılı sonrası çok uzun süredir meclis dışında olmamız bir yana, 15-16 yıllık siyasi dilim de başta iktidar partisi olmak üzere, TBMM’de temsil edilen diğer siyasi partiler bir bütün içerisinde insanlarımızın beklentilerinin karşılanmasında yetersiz kaldığı aşikardır. Uçlara kaymış siyaseti yeniden merkez değerler, Cumhuriyet’i, demokrasiyi, manevi ve milli değerlerimizi merkeze alan bir anlayışla, bir yandan yerel öncelikleri, diğer yandan küresel trendleri de üst üste oturtarak, doğru istikameti yeniden çizecek bir akla ihtiyacı var. Bu aklı da Demokrat Parti 70 yıldır kademe kademe, icraatıyla, abide şahsiyetleriyle olgunlaştırdı. Milletin gönlünde zihninde yeri olan bir usul, üslup, zihniyet, icraat var ortada. Bu icraatı yeniden Türkiye’nin önünde, zamanın da ruhunu kavrayarak bugünün 80 milyon Türkiye’sinde AB ile müzakereler yürüten, bölgesinde pek çok meydan okumalarla karşı karşıya kalan kısa ve orta vadede ülkenin güvenliğiyle ilgili-iktidarın da tabiriyle- bir beka sendromuyla 15 yıldır iktidar olanların mesuliyetten kaçarak da olsa Türkiye’yi nasıl bu hale getirdiğini soracağımız önümüzde önemli bir dönem var.

Anadolu Gazetesi: DP olarak nasıl bir politika izliyorsunuz, önümüzdeki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gültekin Uysal: Bu noktada siyasetimizi doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmek temelinde şekillendirmeye gayret ettik. Birilerinin keyfi için değil... Büyük şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi, gelenin keyfi için kalkıp geçmişimize sövemem dediği gibi. Yeni Türkiye denilerek, deli gömleği giydirme teşebbüsüne rıza göstermeyeceğimizi, önümüzdeki referandum sürecinde hayır diyerek, 70 yıl evvel Demokrat Parti 1. Olağan Kongresi’nde siyasi tarihimize hürriyet misakı olarak geçmiş, Milli Şefliğe itiraz etmiş, parti liderliğiyle Cumhurbaşkanlığın aynı kişi uhdesinde barındırılmasına itiraz etmiş bir gelenek. 70 yıl sonra da aynı prensiplerle günümüz Türkiye’sinde yine itiraz ediyoruz. Meseleyi şahsileştirmeden, milletimizin öncelikleri, tam demokrasinin dışında Türkiye’nin önünde başka bir müsaade edildiği kadar demokrasiyi, hukuku ve adaleti kabul etmediğimizi, fırsat eşitliğini, herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi ortaya çıkarabilmek adına bir büyük mücadele veriyoruz. Bu manada düşüncelerimizi her bulduğumuz kürsüde, zaman zaman siyasetin kutuplaştırılan iklimi içerisinde 2010 referandumunda o gün itiraz ettik. Bu gün itiraz ettiğimiz noktaların, iktidarın ikrar ettiğini kabul ettiğini görüyoruz. Bu gün yine itiraz ediyoruz. Ümit etmem, yarın aynı iktidar mensuplarının bu kaçınılmaz sondan, ölçülerden yoksun bir şekilde, kişisel sadakati siyasi sadakatin merkezine alan anlayıştan ziyade, riyakat merkezinde Türkiye’nin temel değerleriyle yeniden buluşacağı bir Türkiye hayal ediyoruz.

Anadolu Gazetesi: 16 Nisan Referandumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gültekin Uysal: 16 Nisanın aynı zamanda Türkiye’nin 15 yıllık zaman diliminde tarihsel olarak biriktirdiği meselelerin set halinde pek çok geciktirdiğimiz kararlarında verileceği bir referanduma dönüşmüş durumda. Bu açıdan iktidar, ülkemizi zorların içinde zor tercihler yapmak zorunda bıraktı. Bütün zorluklara rağmen itiraz etmiş, birlikte var olmuş bir memleketimizin dışından telkinlere kulak asmadan bu sürecin içinden çıkmasını temenni ediyoruz. Bu nedenle çağrımız, Türkiye’ye bütün eksikliklere rağmen, demokratik teamülleri bu günkü iktidarın bir yıkım mühendisliği içerisinde yok var sayıyı yıkmaya çalışsa da, insanların demokrasinin, Cumhuriyetin kıymetini önemli ölçüde kavradığı kanaati içerisindeyiz. Bu nedenle bir takım yabancı ülkelerin, Türkiye’nin referandum sürecine müdahale edebilecekmiş gibi bir takım vesilelerle değerlendirmelerde bulunmasını da kabul edilemez olarak değerlendiriyoruz. Türkiye’de, yurt dışında propaganda yasağı ortadayken, Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen yıl gazeteciler Erdem Gül ve Can Dündar’ın yargılandığı davalara yabancıların, büyükelçilerin ve konsolosların katılmasını değerlendirdiği bir konuşması var. Diplomasinin de bir edebi, adabı var. “Türkiye senin ülken değil, konsolosluk binası sınırları içinde hareket edebilirsiniz, bunun dışındakiler izne tabidir” diye bunu söyleyen, işine geldi mi hak hukuk değerleri üzerinden kendisine referans veren; ama gücü kendi elinde hissettiğinde Hollanda’yı, Almanya’yı aratacak şeklide referandum zemininde siyasi partilerin ve sivil olarak kampanya yürüten birçok insanın da engellerle karşılaştığını görüyoruz. Türkiye kendine çeki düzen vermek durumunda. Sahip olduğu bütün milli güç unsurlarını sahaya çıkartacak bir kapsayıcı kurumlar silsilesini oluşturmak durumunda. Bunun en önemli ayakları yürütmeden yasamaya, yasamadan yargıya uzanacak bir ahenk içerisinde çalışacak anayasal düzendir. Bu gün tarihi geriye akıtırcasına, mutlak monarşiden, meşruti monarşiye bundan 140 sene önce geçmiş bu ülkede, siz onun da gerisine düşecek şekilde, anayasal düzenden ricat eden geriye düşüyorsunuz. İnsan hakları, yurttaşlık beyannamesi insanların ortaya koyduğu temel bir prensip vardır. Bir ülkede eğer kuvvetler ayrılığı yoksa anayasal düzenden bahsedemezsiniz. Bu gün Türkiye bunun gerisine düşme riskiyle karşı karşıya. Önümüzdeki tercih çok açık ve net. Ya Türkiye üst üste küme düşecek. Ekonomi alanına, uluslararası ilişkiler alanında, zenginliği alanında, demokrasi alanında… Ya da tarihsel yürüyüşüne kaldığı yerden devam edecek. Bütün vatandaşların hukukundan emin olduğu, ortak külfette, ortak nimetlerle paylaşan bir büyük Türkiye, bir büyük fırsat eşitliğiyle beraber kendi bulunduğu coğrafyada, sadece kendi sınırları içerisinde değil, manevi coğrafya da dediğimiz ilgi ve etki sahamız bu coğrafyada önemli, etkili, gücüne kudretine uygun kapasitesine uygun dış politik tercihlerle de bu bölgenin doğru istikamette huzur ve sükunetin temin edilmesi, adaletin ve demokrasinin tesis edilmesi noktasında bir iradeye sahip olmasını istiyoruz.

Anadolu Gazetesi: Referandum çalışmalarında nasıl bir program izliyorsunuz?

Gültekin Uysal: Kongremiz dolayısıyla biraz geciktirdik; ama son 1 aylık süre içerisindeyiz. Bir yandan kitle iletişim araçlarının, kamu kaynaklarıyla iktidar tarafından nasıl kontrol edildiği artık bir zan değil, bir veri. Ulusal medya ve gazetelerin, iktidarın eliyle kamu kaynaklarıyla nasıl kampanya yürütüldüğü de ortada; ama buna rağmen, bizler önümüze hangi engeller konulursa konulsun millete gidiyoruz. Yürüdüğümüz bu yolda hangi engel olursa olsun bunu aşmak suretiyle teşkilatlarımız, bulundukları mahallelerde, kendi çalışmalarını yapıyor. Bizler, zaman zaman bu programlar içerisinde her gün bir vilayetimizde bir programımız var. Beraberinde sosyal medya, gazeteler, televizyonlar, bu kampanya süreci içerisinde kin nefret saçan bir söylem üzerinden değil, başkasını referans vererek karşıtlık üzerinden değil. Bu süreç neye karşı olduğumuzdan çok, neye taraf olduğumuzun öne çıkması gereken bir süreç. Biz kendi değerlerimizi, prensiplerimizi, bu günün Türkiye’sinin ölçülerine vurarak fikirlerimizi beyan ediyoruz. Bunun hiçbirimiz lehine olmadığını ifade ediyoruz. Bir kişi istiyor diye parti olma hüviyetini yitirerek onun keyfince bir düzeni kurmak adına bunu gönülsüzce savunan iktidar mensuplarının olduğunu görüyoruz, biliyoruz. Öte taraftan hakikaten haklı olmanın gururuyla, devletin bütün imkanlarını kullananların, hayır kampanyasını yürütenlere karşı engeller oluşturmasına rağmen toplumda gördüğüm ve memnuniyetle karşıladığım şey; sivil inisiyatif olarak sokakta vatandaşın kendi kampanyasını yürütmesidir. Her geçen gün renginin koyulaştığı bir korku iklimi var Türkiye’de. Demokrasi cesaretli insanların rejimidir. Siyasetçilere, partilere bizlere düşen en büyük vazife, daha fazla insanı cesaretli cesur hale getirebilmek için, zeminler platformlar oluşturmaktır. Bütün çabamız bu istikamette.

gultekin-uysal2.jpg

Anadolu Gazetesi: MHP’deki muhaliflerin DP çatısı altında buluşma imkanı var mı? Aynı durum evet çıkması halinde CHP’de de söz konusu olursa DP’nin kapıları herkese açık mı?

Gültekin Uysal: Demokrat Parti gibi Türkiye’nin yüzde 60’larda oy almış bir partisini dar kalıplara sokma ve kapılarını kapatma gibi bir hakkımız yoktur. Biz mümkün mertebe bu açıyı, kucaklayıcılığı genişletme çabasındayız. Türkiye’nin bu günkü mecliste temsil edilen siyasi yapıların, ülkenin meselelerini taşımakta zorlandığını söylemiştim. Aynı zamanda beklentilerini de karşılama noktasında önümüze bir fotoğraf koyamadıkları ortada. Yorgun, harap etmiş, kendisini de ülkesini de tüketmiş bir iktidarın tabi ömrünü tamamlamış olduğu kanaatindeyim. Bu manada bu gidişata itirazı olan, demokrasiye inanmış, Cumhuriyet’in değerlerini benimsemiş serbest piyasa ve hürriyetçi demokrasi, hür düşünceyi benimsemiş bütün insanları kuşatacak, toplumun en geniş ortak paydasını temsil etme kabiliyetine sahip, bir büyük geleneğin sahibiyiz, temsilcisiyiz. O açıdan sadece bu süreç içinde zaman zaman ifade edildiği gibi Milliyetçi Hareket Partisi kendi içindeki tartışmaları, olağan üstü kongre süreçlerine değil; ama yüzde 10 barajı yüzünden son 15-20 yıldır özellikle 2002 yılında meclisin dışında kalmamız dolayısıyla ve Türkiye’nin kutuplaşması dolayısıyla istemeseler de AKP’nin karşısında CHP’ye ve MHP’ye oy veren bizim kendi kitlelerimiz var. Bu gün o sihirli eşikler aşıldığında, bu manada Türkiye’nin önünde kuvvetli bir sese, kuvvetli bir soluğa kadro ve fikir derinliğiyle beraber Türkiye’nin önündeki ihtiyat akçesi olarak milletin önünde bir büyük vazifeyi görecek bir yapıyı şekillendirmeye gayret ediyoruz. Bu manada da farklı farklı birliktelikleri zaten arıyoruz. Açık yüreklilikle ifade ediyoruz. Millet Meclisi’nde temsiliyetle başlayarak inşallah, önümüzde çok hızlı akacak bir zaman var. Çok süratle milletin önünde farklı sesleri, farklı düşünceleri, ihtiva eden büyük bir siyasi yapıyı ortaya koyacak kanaatindeyim.

Anadolu Gazetesi: Hayır çıkması durumunda, benzer bir muhalif hareket AK Parti’de gerçekleşirse, onlara karşı tavrınız ne olur?

Gültekin Uysal: Biz zaman zaman geçmişte kaydedilmiş milletvekili transferleri görüntüleriyle değil, daha fazla içerisinde olacağımız, desteğini bulacağımız süreci hayal ediyoruz. O manada, bir atama demokrasisine dönüşmüş ve bir parti olarak kendi süreçlerini işletemeyen bir kişinin esiri haline gelmiş, bu günkü iktidar yapısı içerisinde biliyorum tahmin ettiklerim de var. İtirazları, rahatsızlıkları olanlar var. Elbette belirli bir güç eşiği geçildiğinde sağduyu insanlar her cemiyetin, her partinin, her siyasi yapının içinde mutlaka vardır. Burada bulunan insanlar bu büyük çatı altında herkesi kuşatacak, herkesin kendisi olarak varlığını sürdürebilecek, dönüştürülmeyeceği bir büyük yapıyla bu büyük ülkenin bütün kaynaklarını doğru ideallere sevk ve idare edebilecek bir siyasi aklı burada tahkim etmek, kuvvetlendirmek ve kurumsallaştırmak istiyoruz.

Anadolu Gazetesi: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Gültekin Uysal: Türkiye çok derinden sarsıntıları beraberinde yaşıyor. Bünyesinde depo ettiği ekonomik, risklerden başlayarak, milli güvenliğimizi ilgilendiren, birlik ve beraberliğimizi yakın ve orta vadede tehdit edecek pek çok meydan okumalar bölgemizde yaşanıyor. Türkiye burada yanlışta yarışırcasına oluşturduğu siyasetin bu büyük ülkeye büyük bedelleri var. Umarım 16 Nisan, başta bu günkü iktidara; onun dışındaki bütün siyasi aktörlere, asırlara varan bir devlet tecrübesini, yaşatan bir devletin sahipleri olarak da bir idrak tazelenmesine vesile olması ümidini taşıyorum. DP olarak bu süreçte pozitif bir davranışla pozitif bir siyaseti benimseyerek, bu günkü zeminin dini ve etnik referanslı siyasetinin olgunlaşmış bir toplum ve demokraside bunların üzerinde tartışmak yerine, milletin gerçek gündemi üzerinden tartışma yapacağız. Ortada yüzde 12’nin üzerinde bir işsizlik var. 6 milyonun üzerinde işsiz varken, ülkenin büyük sermayesinden bireysel vatandaşa kadar borçluluk bu kadar artmışken, ekonomini, üretimin çarkları dönme noktasında pek çok zorlukla karşı karşıyken, biz herkes için adalet, herkes için demokrasi, herkes için zenginlik anlayışıyla inşallah önümüzdeki 16 Nisan’da bir büyük kapı açılacağı kanaatindeyiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.