Ferhat Ünal:Nefes almak bile mutluluktur

Kırşehir’i yazanları, Kırşehir’li yazarları yazmaya, tanıtmaya, bilinmeyen özelliklerini ve güzelliklerini sizlere takdim etmeye devam ediyorum.

Ferhat Ünal:Nefes almak bile mutluluktur
Yayınlanma:
Güncelleme:

 

 

Anadolu Gazetesi Yazarı Ferhat Ünal, “Mutluluk; Hiç bir şeye sahip değilken bile, nefes aldığının ve rahatça verdiğin için Rabbine şükür edebilmektir. Mutluluk, uçan balonlarda saklı değil, cadının süpürgesinin kuyruğunda da değil. O bizim iç dünyamızda cennette. Mutluluk paylaşmaktır. En sevdiğin yemeği de yiyince mutlu olursun, sevgilinin elini de tutunca mutlu olursun” diyerek mutluluğu kendince tarif ediyor.

Kırşehir’i yazanları, Kırşehir’li yazarları yazmaya, tanıtmaya, bilinmeyen özelliklerini ve güzelliklerini sizlere takdim etmeye devam ediyorum. Bu günkü röportajımın konuğu yine cevval bir Kırşehirli… Elinizdeki bu gazetenin köşe yazarlarındandır. Buyurunuz birlikte okuyup, birlikte tanıyalım:

*Duran Erdoğan: Kimdir Ferhat Ünal? Kısa özgeçmiş lütfen!

*Ferhat Ünal: 28.05.1984 Tarihinde Ankara ili Çankaya ilçesi Kırkkonaklar Mahallesi’nde doğdum. İlkokulu doğduğum mahallede, ortaokulu Çankaya Çukurca Birlik Mahallesi’nde ve lise tahsilimi yıllar sonra Açık Öğretim Lisesinde tamamladım. İş hayatına 7 yaşında pazarlarda poşet ve su satarak başladım. Hem eğitim hem okul zor oldu ama hayat şartları onu gerektirdi. 2004-2005 yılında vatani görevimi İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda tamamladım. Siyasi parti gençlik kollarında, Kırşehirliler Federasyonu Gençlik Komisyonu, Kırşehirliler Vakfı Gençlik Komisyonu ve birçok STK’larda görev aldım. Aynı zamanda 2015 yılında Çınar Kırşehir Gazetesi ve Ankara Anadolu Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaya başladım. 17 yıldır özel sektörde telekomünikasyon firmasında teknisyen-satış sorumlusu daha sonrada terfi alarak 5 yıldır mağaza müdürü olarak çalışmaktayım.                         *Duran Erdoğan: Sizi henüz çok genç ve işin başında görüyorum. Maziden-atiye köprü kurarsak, aynaya bakınca kendinizi nasıl buluyorsunuz?

*Ferhat Ünal: Doğrusunu söylemek gerekirse, ben aynaya bakınca kendimi hayatım boyunca güzel bulmadım. Arkadaşlarımın bazıları da hatta esprisine beni sevdikleri için çirkin naber derler. Zaten de öyleyimdir ne yalan söyleyeyim. Anam şöyle der; Güzel olacağına kalbin güzel olsun Ferhat'ım kalbin güzel şeyleri zikrederse Rabbimde her şeyin sonu güzel yapar bende anamın dedikleri ile aynı düşüncedeyim.

*Duran Erdoğan: Kırşehirliler iyi türkü söyler denir. Türkü söyler misiniz?

*Ferhat Ünal: Haklısınız ama sesim çok iyi değil. Türkü söyleyemem. Fakat çok iyi dinlerim.

*Duran Erdoğan: Bir fıkra anlat dersem; ne anlatırsınız?

*Ferhat Ünal: Fıkra değil de ben geçmişte Kırşehir'de yaşanan trafik polisi ile Abdalların arasında geçen bir olayı anlatsam İstiklal Marşı'nı kim yazdı? Bir gurup usta şehre kestirme yoldan gelmek için yol kullanırlar trafik polisleri çevirme yapıp ehliyet ruhsat kontrolü yapmaktadırlar. Polis memuru, şoföre hayırdır göçüyor musunuz diyerek soru iletir.

Araç içerisinde bulunanlar: “Horasan’dan beri göçtük, şimdide düğünden geliyoruz, yorulduk, evimize gidiyoruz” der. Polis memuru: “Dört kişilik araca altı kişi binmişsiniz, arabaya yük yüklemişsiniz. Muayenesi var mı bu aracın?” diye sorar. Ehliyet ruhsatı soran memur şoförün: “Geçen ay size vermiştim, sizde mi kaybettiniz?” diye cevaplar. “Muayenesi var mı?” diye soran polis memuruna, “Biz gendimizi muayene ettiremiyoruz, arabayı nasıl muayene ettirelim” der. Polis memuru hesaplar ve “2 bin lira cezanız var” der. Şoför ve araç içerisindekiler: “Biz yoksuluz, olanağımız yok, arabayı bırakıp gidelim isterseniz, bizi idare edin” der… “İki kuruşluk kazancımız var töbe billah ödeyemeyiz” der… Polis memuru insafa gelir “Size bir soru soracağım. Bilirseniz sizi bırakacağım” der. “İstiklâl Marşını kim yazdı?” der… Araç içerisindekiler: “İstiklâl marşı, bilen var mı? Muharrem emmim yazdı desem okumuşluğu yoktu… Hacı taşan emmimin şivesi böyle değildi… Çekiç Ali emmim yazsa bilirdim, komşumdu o da değil… Bunu yazsa-yazsa Neşet Ertaş yazmıştır” der ve polis memuru: “Bildiniz” der, bizim yöremizin Abdallarını gönderir. Polisten uzaklaşan abdallardan birisi arkadaşlarına: “Tahsilsiz, usulsüz herifler! Hep davul zurna çalmayla olur mu bu iş? Biraz tahsil, kültür öğrenin. Ben bilmeseydim sorunun cevabını, polisler aracı bağlayacaktı” diyerek havasını atar.

*Duran Erdoğan: Mucurluysan Geç Yukarı” deyimini duydunuz mu?

*Ferhat Ünal: Aslında bu konu uzun hikâye de ben biraz kısaca temas edeyim ama bir Mucurlu Duran Erdoğan hocam kadar anlatamam. Yakın zamanda zaten köşenizde kaleme aldınız. Adamın biri yıllar önce misafir olarak Mucur’a gelmiş köşede yer vermişler. Tabi Mucurlularda odada başköşeye geçme alışkanlığı varmış o zamanlar… Gelen Mucurlu köşeye sıkışmış, onlar sıkıştırdıkça da adam bir ileri kaymış; derken, adam sonunda kapının ağzına kadar gitmiş. Bu arada bir adam tazısıyla beraber içeri girmiş… Bizim misafir tazının çulundan tuttuğu gibi köşeye fırlatmış ve demiş ki; “Mucurluysan başköşeye”…                                                    

*Duran Erdoğan: "Pekmez akıllı Kırşehirli!” sözünü duydunuz mu, ne dersiniz?

*Ferhat Ünal: Anneme ben çocukken eş, dost nerelisin, derdi annemde Kırşehir deyince yani “pekmez akıllısın” derlerdi. Annem biz Kırşehirliler pekmezi çok severiz, çok yediğimiz için akıllı oluruz, derdi. Gülüşürler, geçer giderdi. Lâkin anlatılan birçok konuya ait olmayan hikâyeleri yersiz buluyorum. Eskiden Kırşehir'in köylerinde üzüm bağı çok olurmuş. Şimdilerde bağlardan eser kalmadı maalesef. Buradaki pekmez akıllı ifadesini de çok akıllı olarak tanımlıyorum. Ayrıca ‘Kar ile pekmez’ ya da bazlama ile pekmez ile gölleme süper oluyor sizde deneyin...                                                            

* Duran Erdoğan: Sizce internet-televizyon-akıllı telefon nedir, ne değildir? Çağımızın bir vebası mı?

*Ferhat Ünal: Bu alan bilindiği üzere benim dalım bu olayı saatlerce anlatabilirim ve yazabilirim.

Akıllı cep telefonlarının insanlar üzerinde olumlu etki sağlayabileceği gibi olumsuz etkilere de sahip olduğu anlaşılıyor. Özellikle çalışan meslek grupları akıllı cep telefonlarıyla ne kadar içli dışlı olurlarsa bir o kadar da kolektif düzenleri bozulmuş oluyor. Odaklanmaları azalıyor, verimlilik düşüyor ve yapılacak olan işlerini, görevlerini unutuyorlar…

Bende istemezdim bağımlı olmayı artık kopamıyorum ve bu durumu nerden anladım, kısa bir süre cep telefonum bozuldu servise gönderdim. Kullanımı daha basit bir modele hattımı taktım. Cihaz servisten gelene kadar nerdeyse günde 3 kez servisi arayarak süreci hızlandırmak için baskı yaptım. Artık cep telefonu, internet ve sosyal medya benim bir parçam olmuştu. Bir de GSM sektörünün içinde olmam bana bu zararı verdi. Bu mesleği icra ederken de sürekli olarak kendimi yenilemem lazımdı.

Maalesef benim için internet önemli, facebook, twitter, mail, whatsapp, instagram ve gittiğim yerleri check-in yapmamı sağlayan bir telefona ihtiyacım var ve benim gibi milyonlarca bağımlı olan müşterilerim var. Artık tek ben değilim, benim yakalanmış olduğum hastalığa Türkiye’nin %90’ı yakalanmış…

* Duran Erdoğan: İçki-sigara ve sair bağımlılıklar dersem; bize ne anlatırsınız?

*Ferhat Ünal: Çok şükür içki alışkanlığım yoktur. Neşet Ağam'ı dinlersem onun tabiri ile yakarım bir cugara..                                                           

* Duran Erdoğan: En sevdiğiniz yemek-şair-yazar-coğrafi bölge. vs.                       

*Ferhat Ünal: Yemek konusunda çok ayırt etmem ama vazgeçemediklerim var tabiki; Ayran çorbası, Sulu Köfte, Bezmeç, Dönderme, Şifa niyetine Kelle Paça çorbası, Genel olarak: Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Abdurrahim Karakoç, beğendiğim şairlerdir. Ama farklı düşüncedeki birçok şairi de okurum. Kitap ve Gazete Köşe yazarlarından Kırşehirli olanlara öncelik veririm Sonra genelini okurum Yılmaz Özdil okurdum fakat Bir şehit kardeşimizin üstünden farklı alanlara girmeye başladığı günden bu yana okumam. Tabii ki medeniyetin beşiği olan Kırşehir başta olmak üzere Türkiye'nin her yerini severim çünkü bu topraklar Yüce Türk Milletinin.                                                         

* Duran Erdoğan: En son okuduğunuz kitap?                                     

*Ferhat Ünal: Tolga Akpınar Aşk'a Deva. Yeni kitabı da çıktı."Bazı Yalnızlıklar İyidir" isimli kitap. Aldım, hem arkadaşımdır hem de Kırşehirli… İmzalatmadan okumuyorum.                                                     

*Sporla aranız nasıl, hangi takıma ilgi duyarsınız?

*Ferhat Ünal: Futbolu Severim. Hatta her hafta halı sahada futbol oynarım. İyi bir Galatasaraylıyımdır. Fakat Kırşehirspor'u yakından takip ederim. Ankara'da yaşamamdan dolayı ve çocukluğumda çok Ankaragücü maçına gittiğim için Ankaragücü'nün kalbimdeki yeri ayrıdır.

* Duran Erdoğan: Samimiyet ve öfke denilince ne anlatırsınız?

*Ferhat Ünal: Samimiyet çok önemli bir konudur. Bir insanın samimi olup olmadığı yapmacık hareketlerinden kendini belli eder. Bunu algılamak, farkına varmak pek zor bir olay değildir. Bu durumlar da gerçek sevgiyi yaşamamıza engeldir.

Akıllı insana yakışan, öfkeyi kontrol altında tutabilmektir. Öfke her zaman insana kötülük getirmiştir. Çünkü öfke ile kalkan zararla oturur. Öfke ile kin besleyen insan hiçbir zaman rahata ve huzura eremez. Sürekli bir şeylerin peşinde koşar. Bir takım küçük hesaplar peşindedir. Bu da onun hayatını çekilmez kılar. Ayrıca kindar insan bazı kimselere daima düşman gözüyle bakar. Karşısındakini kindar olarak görür ve onların kötülüğüne içten içe istek duyar.                                                

* Duran Erdoğan: Hayvan ve tabiat toprak-ağaç-çiçek sevginiz?

*Ferhat Ünal: Doğa tüm canlılara verilmiş bir hediyedir. Doğa olmadan ne canlı yaşamı ne insan yaşamı mümkün olabilirdi. İnsanların soluyacağı bir hava yaşayacağı bir dünya olmazdı. Çevremizde gördüğümüz hava, toprak, ağaç, çiçek, kedi, köpek vb. tüm varlıklar doğayı oluşturmaktadır. İnsanların ve canlıların hayatını devam ettirebilmesi için doğa olmazsa olmazdır. Tüm canlıların yaşaması için gerekli koşullar doğada sağlanır. İnsan için hayati önem taşıyan doğa, insanlardan hak ettiği değeri göremez. Çevre insanlar tarafından kirletilmekte ve dünya yaşanmaz hale getirilmektedir. Buna karşılık insanlara düşen en büyük görev de doğayı korumak ve gelecek nesillere problemsiz aktarmaktır. Her yıl bir ağaç dikerek dünyayı harika bir duruma çevirebiliriz aslında bizim elimizde...                                                          

* Duran Erdoğan: “İyikileriniz nelerdir?

*Ferhat Ünal: İyi ki Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme birimi (EDU)tarafından Eğitim almışım bana çok şey kattı. Emeği ve Desteği olan tüm eğitimcilerime teşekkür ederim. Tiyatro'yu Genç Osman adlı oyunla sevmeye başladım. Ankara Büyükşehir Belediyesi Oyuncusu Kırşehirli hemşerim Kadir Çöklü, yine bu mesleği icra eden Salih Köksal'ın başında olduğu Kırşehirliler Federasyonu tarafından yaptığımız "Aspasya Çöpçatan "oyununda bana rol vermeleri özgüven konusunda güç verdi. Belki de Türkiye'nin ilk soba üzerinde kestane ve tek kişilik gösterisi ile bana tiyatroyu sevdiren güzel insan Aziz Öktem abimi de unutmamam lazım. İş hayatına iyi ki çok erken yaşta başlamışım bana çok büyük tecrübe kattı. İyi ki siyaset ve STK’larda olmam çevremde güzel insanları tanımama vesile oldu. Yoksa abilerin abisi Ender Dağıstanlı, Coşkun Aşkun, Savaş Uzuntaş tanımamış olsaydım çok şey kaybetmiş olurdum. Kendini psikoloji uzmanı gibi hisseden arkadaşım Ömer Dereköy olmasaydı hayata hangi pencereden baktığını göremezdim.                                                       

 * Duran Erdoğan: Keşk’leriniz var mı, nelerdir?

*Ferhat Ünal: Yaşım küçük olduğu zaman birçok konuda keşke dediğim olmuştur. Fakat artık yaş ilerledikçe keşkeler ortadan kaktı. Daha ayaklarım üstüne basar oldu.

* Duran Erdoğan: Ölüm ve ölümsüzlüğü tarif eder misiniz?

*Ferhat Ünal: Sevin, affedin, yaşamak istediğiniz her şeyi yaşayın ertelemeyin. Ölüm olduğunu ve her nefes alışımızın bir gün son bulacağını unutmayın. Bedenen ölümsüzlük asla olamaz. Her canlı elbet bir gün ölümü tadacaktır. Ancak insanı bu dünyada kalıcı eserleri ölümsüz yapar.

* Duran Erdoğan: Sizce mutlu ve mükemmel yaşantının formülü nedir?

*Ferhat Ünal: Mutluluk; Hiç bir şeye sahip değilken bile, nefes aldığının ve rahatça verdiğin için Rabbine şükür edebilmektir. Mutluluk, uçan balonlarda saklı değil, cadının süpürgesinin kuyruğunda da değil. O bizim iç dünyamızda cennette. Mutluluk paylaşmaktır. En sevdiğin yemeği de yiyince mutlu olursun, sevgilinin elini de tutunca mutlu olursun. Ben kısaca; faydalı ve topluma iyi ve örnek insan olmak diyorum.                                                           

* Duran Erdoğan: Pişmanlığınız var mı? Neler?

*Ferhat Ünal: Kimimiz sevdiğini söyleyemediğinden, bazılarımız eğitimini tamamlayamadığını, düşündüğünden, bazıları da iddia kuponunda yanlış takıma oynadığı için pişman… İnsanları kendiniz gibi sanmanızdan kaynaklı pişmanlıklar olabilir ama daha 33 yaşındayım zamanla insanları tanıyoruz artık. O zaman: “Müslüm Gürses'ten “Son işmanlık neye yarar” parçasını okuyuculara armağan ediyorum                                                          

* Duran Erdoğan: Zengin misiniz? Fakir misiniz? Cimri misiniz? Cömert misiniz?

*Ferhat Ünal: Yumurta ve tavuk tadında soru. Cevabı olmayan bir sorudur. Cimri olmayan zengin gördüğüm gibi, zengin olmayan cimri de gördüm çok. Ancak zengin insanların varlıklarına oranla pek çok orta halli adama dost akraba çevresiyle ilgili olarak daha dikkatlice harcama yaptığına şahit olmuşumdur.

Cimrilik kötü bir şey. Cömertlik elbette kötü yönleri de var ama elinde sonunda iyi bir işe yarıyor. İnsanlara yardım ediyorsun, seviyorlar seni. Sadece para değil eşya da olabilir. Fazla bir eşyam varsa veririm. Cömert insan direk saf olacak diye bir kaide yok. Bu biraz da cimrilerin uydurduğu bir şey.

* Duran Erdoğan: Dindar mısınız?

*Ferhat Ünal: Yüce Rabbimiz, beni her zaman doğru ve gerçeğin peşinde koşan, imanında sadık, amelde Salih, davranışlarda seçkin olmayı nasip eylesin!                                                           

*Neden korkarsınız?

*Ferhat Ünal: Hepimiz bir şeylerden korkarız ve korktuğumuz ufak tefek bir sürü şey, vardır, Öncelikle Allah'tan tabii ki. İftiradan, yanlış anlaşılmaktan, yüksekten, boğulmaktan.

* Duran Erdoğan: Kaza ve Kader sizce ne anlama gelir?

*Ferhat Ünal: Kaza ve kadere inanmak demek, hayır ve şer iyi ve kötü, acı ve tatlı, canlı ve cansız, faydalı ve faydasız her ne varsa hepsinin Allah'ın bilmesi, dilemesi, kudreti, takdiri ve yaratması ile olduğuna, Allah'tan başka yaratıcı bulunmadığına inanmak demektir. Dünyada meydana gelmiş ve gelecek olan her şey, Allah'ın takdiri ve yaratması ile olur.                                                              

* Duran Erdoğan: Kırşehir devamlı göç veriyor… Bu göç nasıl durdurulur?

*Ferhat Ünal: Kırşehir, son yıllarda gelişme göstermesine rağmen, göçe "dur" diyemiyor. Bunun cevabı yerel ve kırsal kalkınma olmalı. Bu konu hakkında birçok kez Çınar Kırşehir Gazetesi Yazarı Avşar Cihan hocam kaleme aldı yıllarca da bu konuyu çok iyi analiz etti ben bu konuya fazla verilebilecek cevap bulamıyorum ve üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimden.

* Duran Erdoğan: Hiç ödül aldınız mı?

*Ferhat Ünal: İş hayatımı yakından ilgilendirecek yönetici geliştirme birimi ile ilgili sertifika aldım siyasi parti ve STK’'lardan başarılarımdan dolayı plâket aldım.

* Duran Erdoğan: Sizce Kırşehir’in eksiği-fazlası neler?

Çevre yolunun bir türlü açılmaması, Hızlı tren gelmemesi, sanayileşme olmadığı için organize sanayi bölgelerinin başka bölgelere taşınması, Petlas ve Şeker fabrikası gibi büyük ölçekli işletmelerin sayısının az olması bir an önce artırmamız lazım, Kırşehir lobisi olmadığı için tanıtım eksikliği vb. gibi...   

* Duran Erdoğan: Hedefleriniz?

*Ferhat Ünal: İyi insan olabilmek, mutlu olmak, mutlu edebilmek. Hayattaki değişmeyen hedeflerim...            

* Duran Erdoğan: Hobisi olmayan insan düşünemiyorum: Sizin de hobiniz vardır mutlaka?

*Ferhat Ünal: Futbol oynamak, kitap okumak, makale yazmak, sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, seyahat etmek, müzik dinlemek (Ama Neşet Ertaş) tiyatro ve sinema izlemek…

* Duran Erdoğan: Unuttuklarım, soramadıklarım ya da sormadıklarım olabilir. Son mesajınızı alabilir miyim?

*Ferhat Ünal: Bana değer verip Kırşehir&Mucur'dan kalkıp gelip, zaman ayırıp, bu güzel röportajı yaptığınız için teşekkür ederim. Ülkemin güzel insanlarına sağlık, huzur, mutluluk ve başarı dilerim.

*Duran Erdoğan: Vakit ayırıp, sorularıma bir alay makûl ve mantıklı cevaplar verdiniz. Kültürümüzün 40 Pınarları sayenizde gürül-gürül aktı, coştu, taştı. Okurlarınızın da hakkınızdaki bilip, öğrenmek istedikleri gerçek oldu. Ne güzel. Asıl gazetem ve şahsın adına ben size çok teşekkür ediyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.