İlham

İlham,bir şeyi birden yutturmak anlamında olup, ıstılah olarak kalbe bir takım mana ve fikirlerin ilkâ edilmesi anlamında kullanılır. Allah'ın, kulun...

İlham
Yayınlanma:
Güncelleme:

İlham,bir şeyi birden yutturmak anlamında olup, ıstılah olarak kalbe bir takım mana ve fikirlerin ilkâ edilmesi anlamında kullanılır. Allah'ın, kulun kalbine bıraktığı şey, feyz yoluyla kalbe bırakılan şey, vicdanda ani bir surette belirir. Nereden geldiği his ve idrâk olunmaz. Açlık, susuzluk, üzüntü ve sevinç duyguları vicdanda nasıl duyuluyorsa, ilham da aynı şekilde duyulur. Istılahî anlamdaki vahiy, peygamberlere has bir keyfiyet iken, ilham daha umumî bir karakter taşır. Veli kulun kalbine gelen ilham, meleklere yapılan, ilham, vicdanda ani bir surette, zihinlerinde yerleşmiş olarak belirir. Allah (c.c.) fıtrî ilhamı her mahlukatın mahiyetine göre vermiştir. Tâhâ suresinde "Rabbimiz, herşeye yaratılışını verip sonra onu doğru yola iletendir, dedi." (Tâhâ 50). Hayvanların her çeşidine kendi ihtiyacına göre ilim ilhamı verilmiştir. Sözgelimi balık kendi kendine yüzmeye başlar, kuşlar uçar, arılar kendi kendine petek yapar. İnsanlara da çeşitli mahiyetlerine göre ilham yoluyla ilim verilmiştir. İlham yoluyla ilme en iyi örnek, doğumdan hemen sonra çocuğun annesinden süt emmeye başlamasıdır. Eğer Allah c.c. fıtrî olarak ona bu ilmi vermeseydi, neslin devamı için gerekli besini alırken, sindirim sistemine bakterilerin yerleşmesi de ilham ile olmaktadır. İnsanın diğer yönü, kendisine akıl verilmiş olmasıdır. Bu bakımdan insanlar ilham yoluyla verilen ilim işinde peş peşe keşif ve icatlarda bulunarak medeniyeti oluşturmuşlardır. Her icat, başlangıçta insanın zihninde birdenbire oluşan ilhama dayanarak gerçekleşmiş, sonra da yeni bir icat bulunmuştur. Kişinin bir de ahlâkî varlığı bakımdan Allah (c.c.) ona hayır ve şerrin farkını; hayrın iyi, şerrin ise kötü bir şey olduğunu ilham olarak vermiştir. Yaratıcısı ona doğuştan nefsine iyi ve kötü eğilimi yerleştirmiştir ve bu his herkeste mevcuttur. Ahlâk bakımından hangi şey iyi, hangi şey kötüdür ve iyi ahlâk ve amel ile kötü ahlâk ve amel birbirine eşit değildir, fücur (kötü ahlâk) nankörlük, isyan etmek kin gütmek, cimrilik gibi haller çirkin bir durumdur. Takva (kötülükten sakınmak) Allah c.c. kul olma ve rızasını kazanmada şükredici sabredici olmada İnsanın fıtratı olarak seçme veya tercih etme özgürlüğü, firaset, ilham gibi gizli ruhî idrak vasıtalarıyla bir bilgiye ulaşabilir. Kesinliği, ancak vukûundan sonra anlaşılır. Hz. Ömer'in oğlu Abdullaha biri Peygamberlik iddiasında bulunan yalancı Muhtaru?s- Sakafî kendisine vahiy geldiğini iddia ediyor? deyince İbn-i Ömer Doğru söylemiş der ve şu âyeti okur: Yüce kitabımızda; Şüphesiz şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler. (En?am, 6/121) Yani, vesvese yoluyla ilham ederler. Ehl-i imanla mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. (İbnu Kesir, II, 170) Bilhassa şeytan fikirli insanlar, şeytanî ilhamlara maruz kalırlar. Şeytan, ehl-i imana vesvese verip günahlara sevk etmek istediği gibi, ehl-i küfre de mesajlar gönderir, İmansızlıkla şeytan arasında bir cazibe vardır. Korusuz bahçeye haşerat musallat olduğu gibi, ehl-i imanla uğraşmalarını sağlar. Yüce kitabımızda; Görmedin mi biz, kâfirlerin üzerine kendilerini iyice (azgınlığa) sevk eden şeytanları gönderdik. (Meryem, 19/83) Allah c.c. korkmayan imansız kalplere de şeytanlar musallat olur. İmansızlar şeytanın vesvesesini istekleri hasletleri, hareketleri severler. Hayırsız, hayırsızla düşer kalkar. Eşkiyanın reisi, en büyük şaki olur. Bunun gibi, imansızların bütün temayülleri kötülük ve vesvese olduğundan, önlerine şeytanlar düşer, başlarına şeytan ile şeytani insanlar geçer. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: (Kıyas ve ictihad, dinin dört temelinden biridir. Buna uymaya emrolunduk. Evliyanın keşf ve ilhamları böyle değildir. Bunlara uymaya emrolunmadık. İlham, yalnız sahibi için delildir, başkaları için senet değildir. İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Sınıfta karsısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine Profesör kısa bir süre baktıktan sonra, "Bugün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan, kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde tas aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka tas almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu" diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar. Profesör "Öyle mi" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha "Bu kavanoz doldu mu" diye sordu. Bir öğrenci "Dolmadı herhâlde" diye cevap verdi. Doğru" dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taslarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Gene öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu" diye sordu. Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar. "Güzel" dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek "Bu deneyin amacı neydi" diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye atladı. "Hayır" dedi profesör, "bu deneyin esas anlatmak istediği eğer büyük taşları bastan yerleştirmezseniz küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine koyamazsınız" gerçeğidir". Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti: "Nedir hayatınızdaki büyük taşlar Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayâlleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. Bu aksam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir is adamı, gerçekte de iyi bir adam olamayacağınızı gösterir" Profesör, ders bittiği hâlde konuşmadan oturan öğrencileri sınıfta bırakarak çıktı gitti... Hz. Musanın annesine gelen bu ilham, onu teselli edici ve yönlendirici bir keyfiyet arz etmektedir.. Annesi kalbine gelen ilhama göre hareket etmiş, küçük Musayı sandık içinde Nilin sularına bırakmıştır. Bu şekilde bir ilhama mazhariyeti, sadece Musanın annesine has bir olay olarak görmek hatadır. Böylesi ilhama mazhar pek çok kişi vardır. Bu ilhamlar, Musanın annesi örneğinde olduğu gibi, teselli edici, yönlendirici ve gelecekten haber verici özellikler taşımaktadır. Selam ve duayla

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.