Selami Mutlu

Selami Mutlu

Taşıma suyla değirmen dönmez!

Taşıma suyla değirmen dönmez!

SELAMİ MUTLU

Elbette ki taşıma suyla değirmeni döndüremezsiniz. Dış kaynak gelmeden yatırımda olmaz verilen teşviklerde ekonomiye canlılık kazandırmaz! Ekonominin dış kaynağı sağlayamaması halinde de canlanma beklenmemelidir. Bataklığa girmiş araç gibi yerinde patinaj yapıp durur her girişim. Yatırım yapılacak ortam sağlanmadan bunun iklimi oluşturulmadan teşvikler ekonomiye süreklilik kazandırmaz. Böyle Palyatif tedbirlerle ekonominin canlanacağını sanıyorsanız yanılırsınız.

Türkiye’nin dış dünyayla yaşadığı gerilim, mevcut siyasi ortam, OHAL yasasının varlığı, ülkedeki yasal ortamın oluşmaması, güney sınırlarında çatışmanın-savaşın olması her an savaşın yayılacak tehlike arz etmesi, diplomasi ve siyasette kullanılan dilin ve demeçlerin kemiksiz olması, bütün bunların var olduğu ortam ve iklimde teşvik vererek ekonomi canlanır mı?

Ekonomi bu şartlarda ve ortamda canlanıp süreklilik kazanamayacağına göre hazineden bol keseden verilen teşvikler karşılığını bulur mu? Kaldı ki bu teşvik olayı daha öncede denenmiş ve sonuç getirmemişti. Gelir artışı sağlayamayacağı belli olan bu teşvikler olsa-olsa siyasette oy devşirmedir. Milletin verdiği vergiyle gerdeğe girmeye çalışmaktır. Buna hiç kimsenin de hakkı yoktur. Verilen teşviklerde üretim ortamı ve planlanması yapılmadan gittiği yer denetlenmeden verilirse geçmişte olduğu gibi çiftçiye içki parası olur.

Bu yönde alınan kararlar ancak bütçe açığını büyütür. Ülkenin bütçesinin devamlı açık vermesi de maalesef popülist kararların sonucunda olmaktadır. Teknolojiye elbette teşvik verilmelidir. Ancak günü kurtarmaz geleceğe yatırım olur. İnşaat sektörüne verilecek teşvikler ise dünden bu güne katlanarak gelen sorunlar daha yeni-yeni kendini göstermeye başlamıştır. Şehirlerde adım atılacak yer kalmadığı gibi hava kirliliği ve trafik yoğunluğu da bezdirici noktadadır. Şehirlerin geleceği kontrolü iç açıcı değildir.

Ani hesapsız-denetimsiz büyümenin oy devşirme kaygısı ile alınan kararların bu günün sorunlarını katlayarak günümüze kadar getirmiştir. Enflasyon başta olmak üzere makro ekonomik dengelerin tehlike sinyalleri verdiği bir ortam mevcut. Dış kaynak ve yatırım iklimi oluşmadan dilin keyfiyetine çeki düzen vermeden kurların rayında gitmesi de beklenemez. Mehmetçiğin dağ başlarında şehit olduğu bir ortamda kısır siyasetin ve kullanılan siyasetteki Agresif dilin ayıbını bu toplum kabul etmez, etmemelidir de.

ABD Ekonomisinde ki gelişmelerin yeni ve yüksek FED kararlarına neden oluşturacağı da göz ardı edilmemelidir. FED faizde bu yumuşak tavrını sürdüreceği beklentisi, bizim gibi daha gelişmekte olan ülkeler açısından sıkıntıların gelecek yıllara da uzayacağı beklentisini yaratacaktır. Bu beklentilerin günümüzü tetiklemeye başlamasıyla ülkemizin de bu gelişmelerden etkilenmesi beklenmelidir. Piyasa artan  enerji fiyatlarından dışarıdan gelecek kaynak temininde yaşanan zorluklardan, dış dünyamızda yaşanan sorunlar ve bunun sonucunda tetiklenecek olan kurlar nedeniyle Enflasyonda yaşanan artışın bu yılda çift hanelerde seyredeceği söylenebilir.

Hem küresel gelişmelerden kaynaklanan riskler hem de bizde yaşanan risk ortamının varlığıyla TL de değer kaybının olacağı sürpriz sayılmamalıdır. İç dinamiklerin ve piyasaların bu seyri karşısında yaşanan kuraklığın da etkisiyle Tarım da iç açıcı gelişmeler beklenmemelidir. Bu durumda gübre-mazot alamayan üreticinin eline “Al sana teşvik git ek ve biç” demek ancak önümüzde ki seçim ortamı için Hazineden yani milletin cebinden yapılan savurganlıktır.

Planlı-programlı süreklilik arz eden denetimli üretim ekonomisine geçilmeden verilen teşviklerin ülke ekonomisine ne gibi bir fayda sağlayacağı düşünülmelidir. Her şeyden önce bu teşviklerin işe yaraması için yatırım ortamının güvenli ve huzur ortamı içersinde olması gerekir. Yoksa sen böyle dedin, yok ben böyle demiştim, diyerek konuşulanı tazmin etme yoluna girmek sadece kısır bir döngü yaratır. Yatırım ikliminin ülkede oluşması-oluşturulması gerekir.

Dış dünyadan devamlı AFRİN olayı için uyarılar geliyor. Girişimin durdurulması ya da sınırlanması konusunda. Sorunun yapılacak Türkiye-Rusya-İran arasında ki toplantıda çözüme bağlanması isteniyor. Ancak bizde ki siyasi muktedirler adeta savaşı alkışlar havada açıklamalar yaparak “AFRİNE de gireriz MENBİÇE de gireriz karşımıza ABD de çıksa ezer geçeriz” gibi açıklamalar yapıyorlar. Gerçi ülke menfaatleri söz konusu olduğunda kanımız-canımız pahasına da olsa elbette gireceğiz. Ancak sorunun barış ortamında çözümü mümkün iken “yola devam-savaşa selam durmanın” arkasında bazı tereddütler oluşmaktadır.

Piyasalar tedirgindir. Üretici yatırım yapmaktan imtina etmektedir. Yatırım ortamı güvensiz, o iklim oluşmamış. OHAL gibi-yargı ve hukukta yaşanan olumsuzluklar gibi-insan hak ve özgürlüklerinde yaşanan yargısız infazların var olduğu bir ortamda “Al sana teşvik git ek ve biç” demek ne derece doğrudur. Bilindiği gibi ABD de devam eden davalar var. Uluslararası sorun haline dönüşmüş davalar. Bu sorunlar büyüyerek, katlanarak kapımıza dayanması halinde, ülkede ki siyasi iklim bozulmayacak mı? Ülkeye yönelik bu ciddi tehditler karşısında kalkıp teşvik vermek sürekli bir yatırıma dönüşür mü?

Siyasi muktedirlerimiz durmadan büyüme hızımız devam edecek, enflasyonu tek haneye indireceğiz diye demeç verip duruyorlar. Biz bunları yıllardır dinliyoruz. Hep CEK-CAK edebiyatı almış başını gidiyor. Bu yıl olmadı önümüzde ki yıl daha olmadı Yahyalara kadar yolu var. Kimse kalkıp ta tüketim ekonomisinden vazgeçip üretim ekonomisine yönelik tedbirlere el atmıyor. Hep teşvik gibi Palyatif tedbirler alarak yol almaya çalışıyoruz. Böyle plan-Program-Denetim ve Süreklilik arz etmeyen ekonomik girişimlerin sonucunda siz sütü de-samanı da ithal etmeye devam edersiniz!

Ekonomide süren bu keyfi kararlarla hukuku rafa kaldırmakla devamlı şikayet konusu ettiğiniz faizler de düşmez. OHAL gibi ülkenin sırtında taşıdığı bir kambur varken kimse önünü bakarak yatırım yapmaz. Samanı da, sütü de ithal eder dururuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Selami Mutlu Arşivi