Sefer Aşır Eraslan

Sefer Aşır Eraslan

Allah’ın da bir kamu davası vardır elbet

Allah’ın da bir kamu davası vardır elbet

Kamu davası, daha insanlar arasındaki bir anlaşmazlık veya haksızlığın taraflar anlaşsalar bile, davacı olmasalar dahi, kamunun düzeni, toplumsal dayanışma ve güvenin tesisi, gelecekte emsal olması… Gibi sebeplerle re’sen açılmış davadır. Maksat her ne kadar anlaşmış olsalar da mağdur tarafın hakkını korumak, ona “arkanda devlet” var mesajı vermek, haksızlık yapana da” sen her ne kadar çeşitli sebeplerle anlaşmış olsan bile bu senin yanına kar kalmayacaktır” manasındaki açılan hukuki süreçtir. Burada kazanan devlet olacaktır. Her ne kadar devlet mağdurun hakkını korumuş olsa da esas önemli olan güçlünün bir sebeple veya bir yolunu bularak yaptığı haksızlığın yanına kar kalmayacağının toplumu oluşturan diğer bireyler tarafından bilinmesi ve ona göre hareket edilmesini sağlamaktır. Böylece toplumsal düzende adalet tesis edilmiş, hak yerini bulmuş, haksızlık yapanın yanına kar kalmayarak başaklarına da “ayağını denk al şahıs razı olsa da devlet razı olmaz” ikazını yaparak huzur ortamını tesis etmektir.

Beşeri bir sistem olan kamu hukuk var da Allah’ın ilahi kamu davası yok mudur? Elbette vardır. Bazen hakkı yenen güçsüzlerin karşı taraftan hakkını alamayan mağdurların, hep ezilen miskinlerin bizzat kendi eliyle hakkını alamayanların elini açıp “sana havale ediyorum Yüce Yaratanım!” diye yalvarması bu ilahi kamu davasının başlangıç dilekçesidir. Bazen ona çeşitli sebeplerle başvurmayanların da içine attığı o durumu bilen Yüce Yaratanım o gönlü kırık, ümidi azalmış, insanların ilahi kamu davasının da takipçisi olarak bir sonuca vardırır. Bu sonucun mahkeme ilamı ya gazete sayfalarında ibretlik bir olay olur, ya dillere destan olan bir haber olarak mahkum olur.

“…Ölü kardeşinin etini yemiş gibi olur” ilahi prensibi gereği yaptığının ne kadar kerih bir iş olduğunu bilerek/bilmeyerek gıybet ederek haksızlık yapan birisi… Kalkıp Cuma günleri bulduğu bir gül resmi ile altına “cumanız mübarek olsun” yazmak ne kadar bağdaşır. Böyle bir Müslümanlık yook. Böyle bir İslam da elbette. Bu yaşa geldik Cuma kutlamanın bir Müslümanlık göstergesi olarak algılanıp şamata yapıldığına şahit olmadık. Ancak caminin önünde bu tebrikleşmeler olurdu.Şimdi Allah bilir camiye uğramaz ama “cumanız mübarek olsun” mesajını unutmaz. Hani ne kadar da Müslüman adam desinler var ya… Bu tür gayr-i sahih işlere alet olmayız.

Haksızlığa uğradığı halde sesini çıkaramayan adamın halini ve davasını elbette ilahi kamu davası çözecektir. Çalışanlarının hakkını tam olarak vermeyen sigortasını tam olarak yatırmayan onbeş gün arayla giriş çıkış yapan sözde Müslümana “neden böyle yapıyorsunuz” dediğimde “herkes böyle yapıyor” demişti. Demek herkes senin gibi Müslüman dedim ona. O herkes dediklerinden birisiyle de bir zaman sonra karşılaştım kendisinin örnek alındığını söylemeden “neden böyle yapıyorsunuz Allah görüyor” dedim. O da “herkes böyle yapıyor, kanun müsaade ediyor, falan filan” dedi. Bakınız olumsuzlar birbirini biliyor ve aynı işi yapıyorlar. Peki ekmek davası için daha olumsuzluğa düşmemek için sabreden elini açan bu sessiz ah-u eninin sahibinin hakkını da elbette ilahi kamu davası çözecek bunu yapanların bir sebeple iflas ettiğini, perişan olduğunu görecektir.

Adam evde hanımı çocukları veya gelini ile geçinemez. Kardeşleriyle, komşularıyla hak adalet ölçüleri içerisinde bir hayat tarzı tesis edemez. Arkadaşları arasında arkasından oyun oynayan planlar yapan fırıldaklar çeviren insanlar vardır. Yüzüne söylenmediği için üzülür. Kendisine haksızlık yapıldığını bilir ancak beddua da etmez. Çünkü beddua ettiğinde o beddua yerini bulup gerçek olunca yine kendisi üzülecektir. Ancak gönlünün kırık, kalbinin şikeste, beyninin narazı olduğunu Allah bilmektedir. O adam beddua etmese bile onun hakkını hukukunu korumak İlahi kamu davası ile olacaktır. Bir gün mutlaka bir vesile ile gerçekleşen bu duruma bazen yapılanların farkına varır pişman olanlar olursa da sebebi bilinen bu olayın başka bahanelerle geçiştirenimiz de olur.

Bir sendikaya ”medeniyetsizlik” üzerine bir araştırma yaptım. Kısaca “kime medeniyetsiz denir, neden medeniyetsiz olunur” sorularının cevabını aramıştım. Hemen ilk akla gelen “görgüsüz, insani değerlerden mahrum, kaba, kırıcı, utanmaz, değersiz” gibi manalar akla gelse de “Neden Afrikalılara medeniyetsiz denilir” sorusunu sordular. Medeniyetin kelime anlamı olarak onların da elbette bir medeniyeti var ancak onları sömüren batı, sonra da dönüp “bunlar vahşi, bunlar kaba-saba, bunlar insani değerlerden mahrum” gibi iftiralarla hakaret ettiler. Batı medeni mi peki? Akif, “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” dediği batılılar değil mi? Tek dişi kalmış canavardan da vahşi olan medeniyetsiz olan, okul okumuş unvanlar almış nice medeniyetsiz insan yok mu etrafımızda? Gece saat birde Cuma kutlama mesajı atan adam ne kadar medenidir acaba? Birbirine sokak çocuklarının bile ağzına alamayacağı küfürler eden siyaset erbabı ne kadar medenidir?

Dedikodu ve gıybet toplumsal hastalıkların en tehlikelisidir. İnsan kılığındaki medeni insan formundaki nice aklı cüce, fikri kısa, görgüsü güdük, medeniyeti canavar varlık vardır etrafımızda. Gece 01 de “Cuma mesajı” gönderen dini güdük ne kadar dindar, ne kadar medeni, ne kadar çağdaştır acaba? Olmak istediğinizden önce insani değerleri bilip hayatınızı ona göre ayarlayınız. İslam medeniyeti bunları reddeder. Türk medeniyetinde de yeri yoktur. Çünkü Türk mert olur arkadan konuşup gıybet etmez. Yüzüne konuşamadığını arkasından konuşmaz.

Kamunun hakkını “bu zamana kadar siz yediniz bundan sonra da biz” zihniyet ile hortumlayanın hakkından elbette ilahi kamu davası gelecektir. Çünkü beşeri kamu davası bazıları tarafından engellenebilinmektedir. O ilahi kamu davası kamuyu idare edenleri de kapsayacak şekilde bir zaman sonra tecelli edecektir. Bizim takımdan, bizim adam kontenjanından layık olmadığı şeylere sahip olan insandan buna fırsat veren hesap sormayan adamdan da ilahi kamu davası şikayetçi olup hesabını soracaktır. Zaten en büyük en acı en elim hesap sorma da budur. İlahi kamu davası muhatabı olmak. Unutmayalım ki “aziz-un züntigam” olan Allah en büyük hesap sorucu, en büyük intikam alıcıdır. Ondan daha merhametlisi olmadığı gibi hesap sorucusu da yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sefer Aşır Eraslan Arşivi