Eflatun Neimetzade

Eflatun Neimetzade

Çiçeklenen, yükselen can Azerbaycan ve…

Çiçeklenen, yükselen can Azerbaycan ve…

EFLATUN NEİMETZADE

Öten yazımda Can Azerbaycan’ın bir Dünya Devleti olduğundan iftiharla söz ettim. Özellikle Bakü’nü çağdaş dünya kenti gibi gelişmesi, Aya, Yıldızlara doğru yükselen yeni-yeni gökdelenlerin şehre başka bir güzellik ve taravet getirdiğini bir daha vurgulamak isterim. Böyle bir ülkenin hakiki vatandaşı olmakla kurur duyuyorum. Uzun zaman vatanından benim gibi uzaklarda devlet görevinde bulunan soydaşlarım beni iyi anlarlar. Vatan – şeref, namus ve hünerdir; cesaret ve başarıdır; ona layık olmak, onun şerefini yüce tutmak, onu sevmek her Azerbaycanlının mukaddes görevi olmalıdır, diye düşünüyorum. Nerede oluyorsan ol, bileceksin ki senin vatanın vardır, ona layığınca hizmette bulunacaksın, daima düşüneceksin ki vatanına namusunla, şerefinle hizmet edeceksin.

VATAN-ŞEREF VE NAMUSTUR

 Onun toprağını, devletini, insanlarını ruhun kadar daima yüce tutacaksın, çünkü doğduğun toprağındır. Seni büyütmüş, sana eğitim vermiştir VATAN! Orada azizlerin, sevdiklerin, akrabaların, arkadaşların soydaşların ve ana toprağın vardır. Nereye gitmiş olsan, sonunda vatan toprağı seni göğsüne çekiyor, seni daima bekliyor… Bir örnek veriyim… II. Dünya harbinde doğmuş olduğum köyümüzde bir komşumuz da savaşta kahramanca dövüşmüştür. Fakat Rus Generalinin yanlışlıkla düşman bölgesine girmesiyle tümünü esir almışlar. Köylümüz Türk olduğundan öldürmemişler, onu sanayide çalıştırmışlar. Daha sonra İsviçre’ye yerleşmiş ve orada evlenmiştir. Eşinin sayesinde durumları pekiyi olmuştur. Savaştan tam yirmi iki yıl sonra vatanına, Astara ilinin Erçivan köyüne döndü bu adam. Ona sordum: “Durumun pekiyi olmuştur, yüksek emekli maaşın vardır, neden köyümüze geri döndün? Bana epeyce baktı-baktı, gözleri yaşardı. Gariplik çok kötü şeydir oğlum, dedi; para, ziynet, taş-kaşlar boş şeydir. İnsanın ki vatanı yoktur, demek ki yaşamıyor. Vatan başka bir nimettir hayatta. İnsanı çekiyor göğsüne doğru. Gariplikte yaşayacaksın ve bu duyguları o zaman anlayacaksın…” Evet, çok doğru söyledi rahmetlik komşumuz…

VATAN HAİNİ SATKINLAR İŞBAŞINDALAR

Beni rahatsız eden vatandan uzaklarda, Almanya, Hollanda, Avusturya, Fransa, İsviçre’de ve başka ülkelerde yaşayan bazı cahil, eğitimsiz, hain Azerbaycanlıların düşmanca davranış ve hareketleridir. Bazen arabaların içinden, bazen köprülerden, parklarda ellerinde mikrofon Azerbaycan devleti aleyhine, Cumhurbaşkanı ve devlet adamlarına hakarette bulunan bu hain soydaşlarının davranışlarıdır. Bir savaş esirinin söyledikleri onlara örnek olmalıdır. Çeşitli düşman gruplarının maaşlı elemanlarıdır onlar. Ya Ermeni, ya da düşman ajandalarımda maaşla çalışan bu hainler Azerbaycan’da doğulmuşlar, buranın ekmeğini yemiş, suyunu içmişler ve şimdi kalkıp vatana düşman olmuş, devletimizin dünyadaki Yüce şerefini ayaklar altına atıyorlar. Onları destekleyenler zaten Azerbaycan düşmanlarıdır. Öten makalelerimde yazmıştım, bu cahil, vatan hainleri Azerbaycanlı olamazlar, olsa-olsa içimizdeki hainlerin kuyruklarıdırlar. Taşeron hainlerdir, kim para veriyorsa onların köpekleri oluyor ve havlamaya başlarlar. Bu kişilerde vatan şerefi, vatan duygusu, vatan namusu yoktur. Yukarıda bir savaş esirinin Vatan hakkında söyledikleri ibret vericidir. Düşünüyorum da ihtiyar yaşına geldiklerinde nereye gidecekler bu şerefsiz vatan hainleri? Her halde vatanları olmadıkları için sokak köpekleri gibi derelerde, vadilerin kıyısında ve ya sokaklarda geberecekler… Bir Azerbaycanlı adına layık değiller, soydaşımız olamazlar, fakat devletime, Cumhurbaşkanıma, ailesine aşırı küfürleriyle rencide ediyorlar, bu kadar. Azerbaycanlı olarak utanıyorum… Anne, baba, dede nasihatleri, terbiyesini almamışlar bu hainler. Almış olsalardı sahipsiz sokak köpekleri gibi havlayamazlardı… Evet, içimizde devletin kanun ve kurallarını çiğneyen memurlar vardır, buna ben de katılıyorum. Ama Sovyet komünist sistemi insanlarımızı manen fakir ve çalışamaz yaptı, insanlarımız başarı ve yeteneklerini geliştiremediler. Bakü petrolü sayesinde Ruslar II. Dünya Harbini kazanmış oldular. Bunu kendileri de itiraf ediyorlar. Kremlin, Azerbaycan petrolünü su gibi taşıtılar, Azerbaycan’a 385 milyar dolar borcu da ödemediler. Sadece ufacık maaş veriyordu insanımıza, bu kadar.

YÜKSELEN, GÜÇLENEN CAN AZERBAYCAN

Şimdi öten yıllar zarfında Azerbaycan Dünya Devleti olmuştur. Muasır Azerbaycan en güçlü Orduya sahiptir. Şanlı Ordumuz düşman tarafından işgaldaki Garabağ topraklarımızı almaya gadirdir. Yeni sanayiler inşa ediliyor, yeni-yeni iş yerleri açılıyor. İnsanlarımız rahat çalışıyorlar. Elbette ki eksilikler yok değildir, fakat onları yok etmek için Sayın İlham Aliyev kollarını sıvamış, illerimizi, köylerimizi dolaşıyor, eşi, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, Hanım efendi Mihriban Aliyeva ile uç köylere, ilçelere dek gidiyorlar, halkın dertlerini, eksilikleri öğreniyorlar. Bu neyin işaretidir derseniz? Halk ve Cumhurbaşkanı el-ele vermiş, ülkemizi zirvelere taşımak için yeni yollar arıyorlar. Tam böyle bir işbirliği ortamında Batı’daki hainler, Azerbaycanlı adını taşıyan düşman çeteler ülkemize bühtanlar atıyor, Cumhurbaşkanımıza küfürler ediyorlar? Olur mu? Bunu yapanlar ya Ermeniler, ya da Ermeniler, başkası olamazlar. Ha, bir de düşmanlarımıza uşaklık eden hain çete üyeleri. Paralı köpekler. Başka ad bulamıyorum…

İÇ İŞLERİ BAKANINI GÖREVE ÇAĞIRIYORUM

Bakü, bir muasır dünya kenti olmuştur. Şehrimize gelen yabancı turistler, devler adamları bunu açıkça söylüyorlar TV ekranlarında. Yani Bakü, gerçekten her gün daha da güzelleşir ve yükselen modern çağdaş binalar bunun göstergesidir. Peki, Bakü’de dolaşık nasıldır bir bakalım.

1996 yılında ailemle İran üzerinden vatana, tatile geliyordum. Tebriz’de ufak-tefek hediye almak için yol üstü pazara gittik. Fakat geri dönemiyordum. Sağdan, soldan, önden arabalar üzerime-üzerime geliyordu ve ben arabamı yolun tam ortasında durdurdum. Polise müracaat ettim. Sağ olsun, “seni bu cehennem ortamdan çıkaracağım”, dedi. Önüme düştü, adım atıyor, küfürler ediyor, arı gibi dolaşan arabaları durduruyor ve bana, “Ağayi Eflatun buyurun, gelin”, diyordu. Ben çok yavaş-yavaş ilerliyordum. Arabalar arı yuvası gibiydi… Tam bir saat sonra ana yola çıka bildim.

Bu gün hiç kimse alınmasın, bu güzelim Bakü sokaklarındaki arabaların durumu çok vahimdir, iç acısıdır. Sanki Tebriz pazarı önündesin. Örneğin, yol kenarı sarı boya ile boyanmıştır, yani park yasaktır. Her kes çift sırayla arabaları park etmiştir. Polis hiç ne yapamıyor. Zaten şehir içinde polis falan bulunmuyor. Çok aktardım, bulamadım. Şehir içinde her adımda özel taksiler elinden gidilemiyor. Bütün köşeleri, kavşakları işgal etmişler, adeta. Her evde iki, üç araba mutlaka vardır ve her evde iki taksi de bulunuyor, denilir. Neden şehrimizde bu kadar özel taksiler vardır? Hala arabayı at gibi kullananlar pek çoktur. Yol polisi nereye bakıyor? Ahlaksız, terbiyesiz bir polis beni caddede durdurdu ve “sifte verin de ne olur?” Arabayı kenara çektim ve kendimi takdim ettim, özür diledi. “Seni işinden attırırım”, dedim. Bu seferinde yalvarmaya başladı, “özür dilerim”, dedi. Ortada suç yok, kural dışı yanlışlık yok, fakat “sifte ver…” diye durduruyorlar. Utanç verici olay. Yollar karınca yuvası gibi… İllerden gelenler hala hiç kural bilmiyorlar, istedikleri gibi sağa-sola geçiyorlar. Hiçbir kural yoktur. İşaret vermeden sağa-sola geçmek sanki kural olmuş bu korsan sürücülere. Bunun çaresi nedir? Öneriyorum: 1) İllerden gelen arabalar için şehir dışında, yakın metro duraklarında park yapılmalı ve İllerden gelen arabalar orada park edilecek ve şehir içine alınmayacaklar; 2) Özel arabalara “Taksi” tabelaları satılmamalıdır, taksi tabelası olanlardan geri alınmalı. 3) Cezalar yükselmelidir. Rüşvet alanların işine son verilmeli…

GÜZELLEŞEN BAKÜ’NÜN ÇİRKİN ARABALARI

Yeter be? Evlerde iki ve ya üç taksi tabelası olanı ben bile tanıyorum. Şehir içi zaten kalabalıktır, yaya gidemiyor arabalar ve taksiler elinden. Bir örnek veriyim: 20 Yanvar (20 Ocak) metro önünde kalabalık o kadar ki, burada ben bile 40 dakikaya geçe bildim. Bu vahim olduğu kadar da ayıptır bir kere. Ana yol Sumgayıt’a köprüden geçiyor, aşağıda  tam bir kaos yaşanır tüm gün boyunca. Özel taksiler elinden gidişler durmuş halde. Yolları genişletmek imkânı vardır, fakat kimsenin umurunda değil. Polisi aradım, kimseyi bulamadım. Aynı olay Tahsil Bakanlığı önünde de yaşanır. Yol Polisi görevini doğru yapamıyor, ya da yapmıyor. Güzelim Bakü’de yaşanan bu acayip olaya devlet hemen el atmalıdır. Şehir içi kaos halde. Her kes şehrin merkezinde araba park ediyor. YAPAMAZ!

İleride, (“Domsovet” binası altında kocaman yeraltı park vardır) park var iken merkez sokaklarda karınca yuvası yaşanıyor. Zaten yollar ensizdir, bir de özel taksiler ve İllerden gelen korsan sürücüler… Bu rezalete İç İşleri Bakanlığı el atmalıdır. Ayrıca “Sifte verin…” diyenlerin işine son vereceksin, bu kadar. Kimsenin göz yaşlarına bakmayacaksın, yeter be!

Bakü, göz bebeği şehirlerdendir. Polonya’nın merkezi Varşova’da da  ensiz sokaklar vardır, fakat şehir içinde hiç park olunan arabalar görmedim. Paris’te de aynı, şehir içinde park yasaktır, bu kadar. Fakat bu güzel Bakü’müzde neden merkezi sokaklarda arabalar çifte şeritte duruyor? Hürmetli İç İşleri Bakanı, Sayın Ramil Usubova önerim vardır; yaya olarak Nizami Sinemasının çevresini dolaşsın ve 20 Yanvar metrosu önüne gitsin. Ama aniden, devlet arabasıyla değil elbette, özel arabasıyla. Oradaki rezaleti kendi gözüyle görsün, diyorum. Yukarıdaki önerilerimi de değerlendirsin çünkü bu güzel Bakü’müzde tam kaos ve rezalet yaşanır.

MUĞAMLARIMIZA FARS NEFESİ VE ZENGÜLELERİ EKLENİR

Şimdi başka bir konuya geçmek isterim. Öten yazımda Azerbaycan’a gelip yerleşmiş bir zevattan söz ettim. Feramez Gatimguli şahıs bir kitap yazmıştır, tanıtımını Muğam Merkezinde yapılıyordu ve konuşmasında şöyle dedi, “…ben muğamda bazı boşlukları dolduruyorum”. Ülkemize misafir gelmiş bu zevat kim oluyor da muğamlarda boşluk arıyor? Bir kere Üzeyir Hacıbeyli tarafından muğamlarımız notaya salınmıştır ve boşluk falan yoktur. Azerbaycan’da ta H. Sarabski’den başlayarak onlarca muğam ustalarımız olmuştur… En son Han Şuşinski, Abulfet Aliyev, Şövket Alekperova, Zenep Hanlarova, İslam Rzayev, Yagub Memmedov, Rübaba Muradova, Arif Babayev, Alibaba Memmedov ve daha nice deha muğam ustalarımız yaşayıp ve yaşamaya devam ediyorlar. Bu dehalar muğamatımızda boşluğu görmediler de bu zevat görüyor? Bana göre birileri bu adamı savunuyor ve bilhassa muğamatımızı kirletmeyi, bozmayı hedefliyor. Buradan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, Haydar Aliyev Vakfının Başkanı, İSESCO ve UNESCO’nun İyi Niyet Sefiri, Saygıdeğer Mihriban Hanım Aliyeva’ya müracaat ediyorum ve diyorum ki Azerbaycan’da Haydar Aliyev Vakfı, şükürler olsun, milli Muğamlarımızı koruyan yegâne Kurumdur. Bu Kurum, sizin sayenizde Muğamlarımızı JUNESCO’da kayıt altına almıştır. Fakat yurt dışından Bakü’ye peyda olmuş bu adam milli muğamlarımıza zarar veriyor, Fars nefesini, zengülelerini milli muğamlarımıza monte ediyor. Hatta tar çalan Aliaga Sadiyev milli tarımızın perdelerini İran tarına köklemiştir ve Fars müziğini milli müziğimize monte ediyor. Kanıt Az. TV’de bu şahsın seri konserlerinde görmek mümkündür. Hatta Said Rüstemov adına Orkestra ile konser veriyordu ve Fars zengülesini yaptığında konser durduruldu, bunu da izlemiş oldum. Bu zararlı şahıs kim ise hemen durdurulmalıdır. Sanatçıları parayla kiralıyor, etrafa para dağıtıyor. Parası çok ise gitsin Sanayi kursun, insanlar için iş yeri açsın.  Fars dilini Azerbaycan’da tebliğ etmesin ve Fars nefesini muğamlarımıza getirmesin, milli muğam hazinemizi kirletmesin. Bu adamın önü kesilmelidir, mutlaka.

Muğam ustası, Devlet Sanatçısı Alibaba Memmedova, Arif Babayeva sesleniyorum. Sizleri halk çok seviyor, çünkü hakiki muğam ustaları sayılıyorsunuz. Neden bu adamın önünü kesmiyorsunuz? Bu adamı kimler ve neden savunuyor? Bu olaya neden el koymuyorsunuz? Neden bu adamı Cumhurbaşkanımıza şikâyet etmiyorsunuz? Bu Fars kökenli şahıs ne amaçla Azerbaycan’a gelmiştir? Gözlerimiz önünde milli muğam sanatımıza balta vuruluyor ve sizler neden susuyorsunuz?

Bu olayın peşini bırakmayacağız. Bu milli olduğu kadar da devletimizin dahili meselesidir. Sizlerden bu olaya el artmağınızı bekliyorum. Yeni havadisleri bu köşede okuyacaksınız. Saygılarımla!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eflatun Neimetzade Arşivi