Gültekin Uysal: Demokratik bir muhasebe yapmak zorundayız

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, TBMM’de 15 Temmuz Demokrasi ve Birlik Günü Özel Birleşiminde bir konuşma yaptı.

Gültekin Uysal: Demokratik bir muhasebe yapmak zorundayız
Yayınlanma:
Güncelleme:

 Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, yaptığı konuşmada şunları kaydetti:“Sayın Başkan, çok saygıdeğer Genel Kurul ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletim; 15 Temmuz FETÖ Darbe teşebbüsünün yıldönümünde bu özel oturum vesilesiyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

15 Temmuz Darbe Teşebbüsüyle 27 Mayıs 1960 Darbesi ile başlayan unutmak istediğimiz kara aylar, kara günler ve kara anlara bir yenisi daha eklendi. Üç sene evvel, milletin namusunu korumakla mükellef namluları millete çeviren bir ihanet hareketi, bizden 252 insanımızı aldı. Hainlere yara olan, vatana zırh olan binlerce insanımız yaralandı.

Ömer Seyfettin diyor ya hani; “Onların zırhlıları varsa bizim de kutlu bir hakkımız vardır. Ve onların zırhlılarından daha kuvvetlidir” diye.15 Temmuz Ömer Seyfettin’in verdiği misalin tezahürüdür. Vatanı kutlu bir hak, demokrasiyi kutlu bir dava bilenler, vatan ve millet sevgisini memleketine zırh yapmış kahramanlar; zırhlıların arkasına sığınan hainlere, binlerce yıldır Türk düşmanlığı yapan, Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı yapan, her zaman masanın altında sakladıkları ve fırsat bulduklarında masanın üzerine koydukları “Sevr” ve benzeri düşünceleri ortaya koyan merkezlere galip gelmiştir.

BİNLERCE İNSANIMIZIN İSTİKBALİ ELİNDEN ALINMIŞTIR

Aziz Milletim; 15 Temmuz bir gece yaşananlardan ibaret değildir. 15 Temmuz Darbe Girişimi dediğimizde bir “an”dan değil koca bir zamandan bahsettiğimizin bilinmesi gerekir. 15 Temmuz, öncesinde kurulan kumpaslarla, kurmaca mahkemelerle, başka isim ve şekillerde yaşanan darbenin, eğitimden yargıya yaşanan kadrolaşmanın, siyasi mühendisliklerin, liyakati yok edip devlet içinde örgütlenmenin, velhasıl “Devleti ele geçireceğiz” diyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağışıklık sisteminin çökertilmesinin son silahlı ayağıdır. Darbeciler 15 Temmuz’da silahları ile can almış, öncesinde ise soru çalarak, adam kayırarak, memuriyette listeler hazırlayarak, bürokraside ve siyasette tuzaklar kurarak, maalesef bugüne miras bıraktıkları fişlemeleri yaparak ve nice hukuksuzlukları icat ederek binlerce insanımızı istikbalinden etmiştir.

“Türk Milleti’nin kendi kaderini kendi tayin etme yeteneğinin elinden alınma teşebbüsü”

15 Temmuz, bir hain örgütlenmenin devleti teslim, milleti esir almak için son ve hamd olsun başarısız girişimidir. Bu coğrafyada bir asır evvel siyasi kadastro geçirilerek yapılmak istenen fakat başarılamayan “Türk Milleti’nin kendi kaderini kendi tayin etme” yeteneğinin elinden alınma teşebbüsüdür. Milletimiz demokratik değerlerine, öyle bedavadan değil, bedel ödeyerek, Çanakkale’de, Kutul Amare’de, Sakarya’da Kocatepe’de can vererek, başbakanlarını, bakanlarını, istikbali olan gencecik evlatlarını ilahı rahmetin kucağına tevdi ederek erişmiştir.

DEMOKRASİ TÜRK MİLLETİ İÇİN ALIN TERİDİR

İşte milletimiz bu bilinçle hakkını, emeğini, atasının, nenesinin emanetini hainlere bir kez daha bırakmamış, mücadeleden kaçmamıştır. Milletimiz, kendisine giydirilmek istenen dar elbiseyi mazisi, değerleri, demokratik kazanımları, istiklal aşkı ile reddetmiştir. Bugün artık yapılması gereken; sadece “bir musibet bin nasihatten evladır” diyerek, o elim gecede yaşananlardan, kastı bulunanlardan ve taksirle yaşananlara sebep olanlardan milletimiz adına, devletimiz adına, kaybettiğimiz zaman adına şehit ve gazilerimiz, onların aileleri adına hukuk çerçevesinde, adaletle hesap sormak değildir.

Zira bu tür büyük yıkımlar, altüst oluşlar, acılar ve travmalar sosyal-siyasi-iktisadi literatürde “Yaratıcı Yıkım’ diye tarif edilen bir büyük toplumsal enerjinin ortaya çıkmasına vesile olur. 15 Temmuz sonrası ülke olarak yaşadığımız bu ‘şer’ FETÖ darbe teşebbüsü, bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milleti ve demokrasisi için fırsat olmuştu. Ülkenin birliğini, beraberliğini tahkim edebilme ve biriktirdiği pek çok yapısal meseleleri mutabakatla dönüştürme imkan ve fırsatına sahip olmuştuk. Ayrıca, tarihimizde zaman zaman karşılaştığımız bugünkü gibi meydan okumaların üstesinden, siyasal rekabeti belirli bir süre erteleyerek ‘Milli Mutabakat’ zemininde gelebildik.

Türk devleti ve milletinin tekrar aklı, bireyi, liyakati ve hukuku merkeze alarak operasyonlara açık halden, bu altüst oluş sürecinden çıkma imkanını ve iklimini, maalesef iktidar bloğunun 16 Nisan referandumu tercihi ve arkasından yaşanan tek kişilik devlet teşekkülü oluşturma süreci yok etti.

Bu tarihi fırsatı 15 Temmuz’un hemen ardından ülke olarak değerlendirmemize rağmen, 3. yılında FETÖ ile adli-idari-siyasi-uluslararası zeminde mücadelenin ve geleceği kuşatmanın yolunun o gecenin, ardından yaşanan OHAL sürecinden bugüne yaşananları, hükümetin kendi siyasi varlığını merkeze alarak değil, milleti ve devleti merkeze alarak esaslı bir siyasi değerlendirme yapmakla, hamasetten ziyade akıl zemininde bir idrak tazelemesi ile başaracağı kanaatindeyim.

Bu sürecin zemini de milletin ve devletin geleceğine istikamet vermekle görevli Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.

DEMOKRATİK BİR MUHASEBE YAPMAK ZORUNDAYIZ

Öncelikle kendimize bu zeminde başta “15 Temmuz’a nasıl geldik?” sorusunu sorarak, gelişmiş toplum ve demokrasilerde olduğu gibi yaşananların tekerrür etmemesi, ders çıkarmak için “Demokratik bir muhasebe’ yapmak zorundayız.

Türkiye, bu muhasebe sürecini işleterek FETÖ ile etkin bir mücadele yapabilmek için ‘FETÖ’yü ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünü siyasi alanda bir rekabet unsuru, kamplaşma ve hesaplaşma nüvesi olmaktan çıkartacak bir siyasi aklı, yeniden ve acilen ete kemiğe büründürülmelidir.

Bu süreci işletemediğimiz için karşılıklı “kimin geçmişte FETÖ ile işbirliği yaptığı” ithamı parantezine sıkışan siyaset, bu hain örgüte, Türkiye ve Türkiye’nin 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü ile ilgili haklı tezleri aleyhine ABD ve Batı Avrupa’da azami derecede propaganda yapma fırsatı verdi.

Gelinen noktada, adli-idari-siyasi-uluslararası zeminde topyekûn senkronize mücadele stratejisiyle FETÖ’nün hem uluslararası alandaki meşruiyetini hem de mücadele azmini yok etmeden başarılı olma şansımız yoktur.

Son yıllarda Türkiye aleyhine oluşan genel siyasi iklim ve FETÖ örgütünün olumsuz propagandaları, Türkiye’nin başta siyasi muhalefet olmak üzere tüm siyasi, sivil ve iktisadi aktörleriyle topyekûn bir diplomasi ve propaganda yapmasını zorunlu kılıyor.

DEMOKRASİNİN HAYAT BULMASI İÇİN BİR İMKANIMIZ VARDIR

Bugün halis bir şekilde şehitlerimizi anmanın, darbeleri lanetlemenin tek ve geçerli yolu, 15 Temmuz’a gidilen süreçten, o geceden ders çıkarmak; istikrarlı, adil ve bizim devlet geleneğimizin esası olan ‘devlete talip olanların servete ve marifete talip olamayacağı’ anlayışıyla mücadele etmekten geçiyor. Hayatını kaybeden, şehadete erenleri geri getirme imkanımız yok ancak can verdikleri demokrasi için, demokrasinin hayat bulması için bir imkanımız vardır.

AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE YAD EDİYORUM

Sözlerimin sonunda başta cumhuriyetimiz kurucusu Mustafa Kemal Atatürk -kurtuluş mücadelesinin kahramanlarını ve şehitlerini, 15 Temmuz da canlarıyla vatan toprağının ve demokrasimizin hamuruna karışan şehitlerimizi, idrakimizde yaşayan Demokrasi şehitlerimiz Adnan Menderes ve kader arkadaşlarını, bize şüheda fışkıracak toprakları emanet eden terörle mücadelede can veren aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Gazilerimize şükran duygularımla sağlıklı bir ömür diliyorum. Yüce genel kurulu saygıyla selamlıyorum.”

Kaynak:Basın Bülteni

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.