Bekir Akdeniz

Bekir Akdeniz

Engelli ve evlilik

Engelli ve evlilik

Lütfen dikkatli bir şekilde değerli dostlar okuyalım.

Aaaa, evlenmiş mi? E ama o engelli! Cümle komik gelebilir ama evlenen engellilere verilen tepkiler genellikle böyle oluyor. Zira, Türkiye’de 18-44 yaş arası engellilerin evlilik oranı sadece %24! Üstelik bu oran, zihinsel engellileri hesap dışı bıraktığımızda çıkan sonuçtur. Aynı yaş aralığında evli olan zihinsel engellilerin oranı ise %9, 44! Evet, zihinsel engellilerden de evlenebilecek olanlar var; ciddiyim!

Bu yaş aralığında; ‘engelli olmadığı’ iddia edilen T.C. vatandaşlarının evlilik oranının %55, 71 olduğunu düşünürsek; aradaki farkın ne kadar fazla olduğunu vurgulamam gerekmez sanırım. Başlıktaki yaygın ilk tepkiden sonra ‘oldu olacak, çocuk da yapsınlar bari!’ cümlesini duyarsanız; hiç şaşırmayın derim azının başlığını “fark” ettiniz değil mi? Özellikle böyle seçtim; ki şu anda bu cümleyi okuduğunuza göre ilk amacıma ulaştığımı (ilginizi çektiğimi) söyleyebilirim; bir kişi bir kişidir!

Hiç düşündünüz mü; neden ‘sağlıklı’ kız kardeşiniz, kankanız, kuzeniniz ya da abiniz engelli bir bireyle sevgili olmuş olsa; uyuşturucu kullanmaya başlamış gibi tepki verirsiniz? (İnkar etmeyin; ‘Bula bula bunu mu bulmuş?’ cümlesini şimdiden kurdunuz zihninizde, biliyorum.) Cevap basit; çünkü önyargılısınız. Engelli biri eş adayı olamaz ve bunun için engelli olması dışında herhangi bir sebep yoktur, olması da gerekmez zaten. Çünkü kafanızdaki ‘engelli’ kalıbına göre örneğin nörolojik engelleri nedeniyle telaffuz bozukluğu ya da yürüme güçlüğü çeken biri çalışıp eve ekmek getiremez ya da sevişemez.

Hele bu kişi bir kadınsa hiç şansı yok; bir defa yemek yapamaz. (Çünkü siz abinize hayat arkadaşı değil, karnını doyuracak bir hizmetçi hayal ediyordunuz.) Pardon, size haksızlık ettiğimi düşünüyorsunuz, değil mi? Ne de olsa ‘Herkes birer engelli adayı ve beş dakika sonrasının garantisi yok!’ cümlelerini günün birinde mutlaka kurmuşsunuzdur bir yerlerde. Bu konuda hem fikirsiniz zaten. Madem öyle, Karadeniz illerimizden birinde yapılan bir ankette verilen şu cevapları nasıl yorumlamalıyız sizce?

‘Engellilerin de evlenme hakkı olduğunu düşünüyorum.’ ifadesine araştırmaya katılan halkın %93’ü ‘katılıyorum’ ve geri kalan %7’si ‘kısmen katılıyorum’ cevabını vermiştir. Aynı katılımcıların büyük çoğunluğu ‘Oğlunuz veya kızınız engelli biriyle evlenmek isterse onay verir misiniz? sorusuna ise, olumsuz cevap vermiştir. Yani araştırmaya katılanların önemli bir bölümü engelli evliliklerine bir hak olarak bakmaktalar.

Ancak bu hakkı kendi akrabalarıyla değil, başka kişilerle kullanabilirler.** (Yazar bu satırlarında ‘toplumun ikiyüzlülüğü’ne gönderme yapmaktadır.) Toplumun bu önyargısının temel nedeni, engellileri yakınına ‘layık görmeme’ olgusudur. Özürlüler İdaresi Başkanlığı’ tarafından yaptırılan ”Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor?” anketine katılanların, %25’i engellileri ”yardıma muhtaç” olarak tanımlıyor. %31.5’i engellilerin başkalarının yardımı olmadan yaşayamayacaklarını düşünüyor.

Üçte biri ruhsal ve duygusal sorunu olanlarla; %25’i ise zihinsel engellilerle arkadaş olmak istemiyor! Bu engel grupları eş olarak da tercih edilmiyor. %50’sine yakını tüm engel gruplarıyla arkadaş, komşu ya da iş arkadaşı olmakta sakınca görmezken (ki bu hususta da samimiyetleri tartışılır), %50’den fazlası engelli herhangi biriyle evlenmek istemiyor. Toplumun bakış açısına göre ‘muhtaç’ olan engelliler okuyamaz, çalışamaz, evlenemez, anne-baba olamaz hatta tek başlarına ‘hiçbir şey’ yapamazlar.

Zira, toplumun kafasında böyle bir ‘engelli’ modeli var ve o modeldekiler ‘öteki sınıf’ vatandaş. Ülkemizdeki görünmeyen bir kast sistemi bulunduğu ve farklı sınıflardaki bireyler birbirleriyle evlenemeyecekleri için, engelli bireyler engelli olmayan sınıftakilerle evlenemezler; hatta onlar birbirleriyle bile evlenemezler; hiç evlenemezler. Merak ettiğim şu ki; engelli olan siz olsaydınız; size layık görülen bu ‘görünmeyen kurallar’ karşısında ne tepki verirdiniz? Biraz empati kurup bu konuyu 5 dakika da olsa bir düşünmenizi, hissetmenizi rica ediyorum.

Bir de etrafınıza dikkatlice bakın; kafanızdaki bu modele uymayan ve üniversite okuyan, master yapan, iş hayatında kariyeri olan, mutlu bir evliliği olan, anne-baba olmuş engelli hiç mi yok ya da hiç mi bu kişilerin haberlerini okumadınız? ‘Onlar engelli sayılmaz.’ demeyin, hayır, onlar engelli. Yanlış olan sizin zihninizdeki ‘engelli’ modeli/resmi!!! Siz resmi değiştirdiğinizde, önyargılar ve ‘engellenen’ hayatlar da değişmeye başlayacak. Şimdi zihninizdeki o önyargıyı yavaşça yere bırakın, silgiyi alın ve zihninizdeki o ‘engelli’ resmini silin. Öyle bir sahne çizin ki; engelli, okumuş, çalışan, evli, çocuklu ve de mutlu… Ve siz onun eşi, ablası, annesi, babası, arkadaşı veya kayınvalidesi, kayınpederi… kısacası onun ‘engellemeyeni’, ‘engel koymayan yakınısınız… “Ama”ları bırakın, yolu açın…

Selâm ve duâ ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir Akdeniz Arşivi