Anneler Günü’ne dair bazı anekdotlar

Annelerin evlatları için katlandıkları, evlatları tarafından tam olarak bilenemese de ne büyük bir fedakarlık örneği olduğuna inanmayan yoktur. Bazı...

Anneler Günü’ne dair bazı anekdotlar
Yayınlanma:
Güncelleme:

Annelerin evlatları için katlandıkları, evlatları tarafından tam olarak bilenemese de ne büyük bir fedakarlık örneği olduğuna inanmayan yoktur. Bazı olaylar bunu tam olarak açıklamaya yeter de artar bile. İşte bazı olaylar ve bazı gerçekler. Ailenin tek evladı erkektir. Tektir diye çok ihtimam gösterilir. Çalışmasına, eziyete, sıkıntıya katlanmasına gönülleri katlanamaz. Bu sebeple çalıştırılmaz. Hazırcıdır yani. Nihayet baba yaşlanır oğluna,  “Oğlum artık sen de çalışsan, kendi rızkını kazansan” demiş. Hem hani “Kim kazanamaz bir ekmek parası/dostunun yüz karası, düşmanın maskarası” diye Akif’in mısraları var ya… Oğlanı işe yerleştirmiş babası. Her sabah beraber çıkıyorlar evden. Lakin oğlan yan sokaktan dönüp eve geliyor. Çalışmıyor elbette. Lakin akşam babası” oğlum bu gün ne kazandın derse” diye anasından yalvararak bir altın alıp hazırlık yapar. Baba akşam eve gelince “oğlum bugün ne kazandın bakayım” demiş. Oğlan da anasından aldığı altını babasına verip, “işte kazandığım para” demiş. Baba o parayı pencereden dışarıya atmış. Ama oğlanın hiç kılı kıpırdamamış. Bu olay, bu yalan tam altı ay devam etmiş. Anasında altın kalmayınca oğlan çalışmak mecburiyetinde kalmış. İşe çalışmaya gitmiş. Elbette yorulmuş, ezilmiş. Akşam babası yine kazandığı altını istemiş. Baba her zamanki gibi verilen altını pencereden dışarıya atmak istemiş. Oğlan hemen eline sarılıp “baba ne yapıyorsun, ben onu kazanıncaya kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Nasıl atarsın demiş”. Babası da “oğlum işte alın teri ile kazanılan böyle değerli olur, aylardır atmama ses çıkarmazken şimdi elime sarılıyorsun” demiş. Anneler çocuğu uyanmasın, uykusu bölünmesin, rahatsız olmasın, iyi dinlensin diye öpmeye dahi kıyamaz, öpmelere doyamaz. Ancak o gül yüzüne bakarak hasret giderir. Hatta evin saçaklarına konan serçeleri dahi kıskanır ve kovar. Onlar öterken yavrularıyla muhabbet ederken, “ötmeyin kuşlar yavrum uykuda” diye tepki gösterir. Bu şarkıyı söyleyen hanım sanatçının üslubu da bir anne sıcaklığında olunca konu daha güzel anlaşılıyor. İşte bütün bunlara müdrik bir evlat… Çalışarak biriktirdiği paralardan bir kısmını anasının yastığının altına koyarak işe gider. Anası sabah kalkınca görür bu parayı. Akşam oğlunu çağırıp ”neden koyduğunu” sorar. Çocuk da “senin ana olarak benim üzerimdeki hakkını helal ettirmek için çektiğin sıkıntıların karşılığı olarak koydum” der. Anası da “oğlum ben hakkımı senin yanaklarından öperken aldığım zevkle ödeştim” der. Parasını iade eder. Kadının eşi vefat etmiştir. Çocuk haylaz olmasın. Kötülere uymasın, kötü yola gitmesin diye bir sanata vermek ister. Terziye sorar almazlar. Berbere sorar ihtiyaç yoktur. Son olarak bakırcıya sorar işe yerleştirir. Ustaya tembih eder. ”Aman ustam bilirsin bu çocuğun babası yoktur. Ben de kadın halimle onu her gün kontrol edemem. İşe üç gün üst üste gelmezse haberim olsun” der. Oğlan işe başlar bir hafta devam eder. İkinci haftada gelmez. Bakırcı ustası kadının evine gider. Kapıyı çalar. Durumu arzeder. ”Bacım senin oğlan bir haftadır işe gelmez haberin olsun” der. Kadın da “bizim oğlan dükkan açtı” der. Adam hayret ederek “ama nasıl olur, bir haftada öğrenilemez ki” der. Kadın oradan aldığı bir bakır levhayı alıp gösterir. Bundan kolayına ne var. Alacaksın bir bakır levhayı, kenarlarını bükeceksin. Sonra da kenarlarından bükülmeyenleri de tokmakla düzelteceksin. Al sana bir bakır tepsi” der. Adam duruma bakarak der ki: “Vay it oğlu it, hem kendisi öğrenmiş hem de anasına öğretmiş” diyerek ayrılır. Deve çobanı Veysel’in Peygamber aşkını bilmeyen yoktur. Anası da bilir elbette. Bir başka aşkı da anasına olan aşkıdır. Anası bunu da bilir. Anasına, ”peygamberi ziyaret etmek istediğini” söyler. Anası da sabah develeri gütmeye götüreceksin, yetişeceksen git. Rızkımızı kazandığın kapının kapanmasına sebep olma” der. Veysel söz verir. Yol uzun, aşk baştan aşmış, anaya verilen söz bir başka sorumluluk… Gider ve Peygamberi evinde bulamaz. Mescittedir çünkü. Anasına verdiği sözü hatırlar ve aşkını kalbine gömüp tekrar döner. Bir tarafta ana aşkı, diğer tarafta peygamber aşkı… Bu günün sahte aşklarına, kandırıcı tavırlarına, çıkarcı ve aldatıcı gözyaşlarına bakıp gerçek aşkı bulan kaç kişi olabileceğini siz hesap edin. En gönül yakıcı şarkılar analar için söylenmiş. Onları söyleyen de o havayı yakalamışsa dinlemek zevk almak mı, ağlayıp yakıcı göz yaşları dökmek mi, yoksa anaya muhabbette yok olmak mı… Annelerin her günü kutlu olsun. Her gün annelerin olsun. Anne olarak değil dişi gibi davrananlara da lanet olsun.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.