Bir mesleğe soyunmak

Yüce kitabımızda, isimleri geçen peygamberler; çobanlık, bir büyüğe hizmetçilik, ziraat mühendisliği, bağ ve bahçe işleri uğraşılığı, çiftçilik,...

Bir mesleğe soyunmak
Yayınlanma:
Güncelleme:

Yüce kitabımızda, isimleri geçen peygamberler; çobanlık, bir büyüğe hizmetçilik, ziraat mühendisliği, bağ ve bahçe işleri uğraşılığı, çiftçilik, terzilik, marangozluk, gemicilik, tüccarlık, mimarlık, seyyahlık, balıkçılık, avcılık, saatçilik, fırıncılık, bakırcılık, demircilik, doktorluk, eczacılık, savaş tekniklerini göstermeleri vezirlik, hükümdarlık mesleklerini en güzel şekilde uygulamalarıyla yaşamımıza rehber olmalarıdır. İmam suyuti hazretleri ise; Çocuklarda 5 haslet vardır ki onlar büyüklerde olsa elbette evliya olurlar; “1-Rızık için endişe etmezler. 2-Hastalandıklarında Hâlîk'ı (Yaratıcıyı) kimseye şikayet etmezler.3-Yemeği birlikte yerler(Yalnız yemeyi sevmezler) 4-Korkunca hemen gözlerinden yaş akıtırlar. 5-Kavga ettiklerinde kin tutmadan hemen barışırlar” demiştir. Öğrencilerimize okullarda, meslekler hakkında bilgi verilmekte öğrencilerin yetenek ve isteklerine göre şekillenmektedir. Günümüzde mesleğinde ilerlemiş, bazı aydın kişiler ve yazarlar sevmediği ve aykırı görüşte insanların yardım ve destekleriyle geldikleri unvan makam ve mevkilerde yaptıkları fitne fesatla ideolojisiyle sivri dilleriyle, inciten, eleştiren, tartışan hırçınlaşan, egoistleşen, toplumu geren ve kalp yıkan bir durum sergilemektedir. Bu tür insanların bundan sonra yaptıkları beyanat ve eserlerine ilgi göstermemeli onların bu hallerinin yanlışlığını da topluma da anlatmalıyız. Bir insana teşekkür etmeyen yüce yaratıcımıza şükür etmiş olmaz. Ötede yüklenerek gönderildiğimiz gönül dünyamızda meslek ve sevginin kaynağı da, Yüce yaratıcımızdandır. Bir mesleğe soyunurken öğretenleri, öğrenen ve gelenleri veli nimet deyip, sevgi saygı göstermedikçe; birbirimize ve diğer tüm yaratılmışlara sevgi göstermemiz imkansızdır. Sevgi; incitmemek, kıyamamak, kınamamak, kıramamak, hoşgörüyle yaklaşmak ve vereni yüreğinde hissetmektir. Bizi sevmeyenler varsın sevmesin diyor. Biz bin defa da incitse bir kere incitmeme ışığıyla yürüyoruz. Yunus Emre “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” “Ararsan Mevlâ`yı gönlünde ara” derken bizlere; Yaradan’ın yarattığı her şeye hoşgörü ile yaklaşmamızı tavsiye ediyor. Yaradan’ın yaratmaya değer kıldığı hiçbir şeyi hakir görmeye yargılamaya hakkımız yoktur. Yüreğinde Allah aşkı olan insan, karşısındaki kişi kötü davransa da, kötü söz söylese de hoşgörüyle yaklaşıyor. Allah’ın yarattığı kul, ben nasıl Rabbime karşı gelirim? diye düşünüp, gördüğü kötü davranış karşısında aynı şekilde karşılık vermiyor. Vicdanının sesini dinliyor ve İlahi adalete sığınıyor. Biliyor ki; Rabbi, yapılan her şeyi görüyor, işitiyor ve hüküm ve hikmetiyle muamelede bulunuyor. Mahkemeyi kübrada yaptığımız her gün bohçalar halinde sarılmış olarak gelecek milletin gözü önünde açılacak, bunları yapmadık diye itiraz edilecek o sırada organlarda yaptı diye itiraf edecek. Tüm gizli haller bir bir ortaya çıkacak. İmanını saf ve temiz tutmaya çalışan insan kendine yakıştırmadığı kötü haliyle, Allah’ın sevmediği tutum içinde olmaz. O’nu incitmekten, kırmaktan ve katından atılmak korkusunu daima içinde yaşar. İnsanız hepimiz hata yapabiliriz, ama yapılan hatayı fark ettiğimiz anda bir insana özür dilemesini Yaratıcımıza karşı tövbe diyerek affedebilmeyi beklemeliyiz. Allah c.c. kimleri sevmezi öğrenmeli onları da terk etmeliyiz; Allah c.c. kimleri severi öğrenip de sevdiği halleri de yapmaya çalışmalıyız. “Gönül yıkmak”, “Gönül kırmak”, “Gönül yarası” gibi sözlerde gönül hep kalb yerine kullanılmıştır. “Gönül koymak” gücenmek anlamında, “Gönül yapmak”, yıkık ya da kırık bir gönlü tamir etme karşılığında, “Gönül ehli” tabiri de, kalb-i selîme ulaşmış, halim, selim, olgun, bilgili, alim, fıtratlı kimseler manasında kullanılmıştır. Başkalarını incitmeyi, onların kalplerini kırıp, gönüllerini yıkmayı bir alışkanlık haline getirmiş insanlar Allah’ın kainata serpiştirdiği rahmet, merhamet ve şefkatten hissesini alamamış nasipsiz insanlardır. İslami ahlak içerisinde çok mühim bir yeri olan nezâket, güler yüzlülük ve kem söz söylememe, kem bakışta bulunmama gibi lütuflardan mahrumdurlar. Kalb Allah’ın Evidir. Kalb, Kâbe`den daha üstün görülmüştür. “Şu çeşmeye bak su içecek tası yok, Kırma kimsenin kalbini, Yapacak ustası yok. Müminleri incitip onların kalplerini kırmanın büyük bir vebal olduğunu, bir gönül yıkmanın Kâbe`yi yıkmak kadar günah olduğunu, bir gönül yapmanın da Kâbe`yi yeniden inşa etmek kadar sevap olduğunu dile getirmişlerdir. Her zaman sabrı tavsiye etme, dillerine hâkim olma, öfke ve kinlerini yutmalarını, yanlışlarını güzelce söylemenin yanında, “Allah c.c. ben kalbi kırık olanların yanındayım” buyurmak suretiyle, kullarının gönüllerini incitenlerin bilmeyerek bile olsa Allah c.c. karşılarına alacaklarını buyurmuştur. Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor; Peygamber Efendimiz ( sav) in yanında bir adam vardı ve oradan da biri geçiyordu. Peygamber Efendimiz (sav) in yanındaki, “Ey Allah'ın Resulü!, ben şu geçeni seviyorum” dedi. Peygamber Efendimiz (sav) “Pekiyi kendisine haber verdin mi?” Buyurdu. Adam “Hayır” deyince, Peygamber Efendimiz (sav) “O’na haber ver” dedi. Adam kalkıp, gidene yetişti ve “Seni Allah için seviyorum!” dedi. Adam da “Kendisi adına beni sevdiğin Zât da seni sevsin!” diye mukabelede bulundu. Ben, Yaradan'ın yarattığı her insanı, Allah için seviyorum. Peygamber (s.a.v.) şöyle duâ etmiştir: "Allah’ım, bana seni sevmeyi ve seni seveni sevmeyi ve beni sana yaklaştıracak işleri sevmeyi lütfeyle; senin sevgini bana nefsimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevgili eyle. Önce Allah sevgisi ve sonrasında onun yolunda olanları sevmeliyiz. Dinimizin özü sevgi, hoşgörü. Dost edinmedir. Yüce kitabımızda; Sizin dostunuz, ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir. (Maide Suresi, 55) “Hiç kimseye hor bakma, İncitme, gönül yıkma!”Kulunun Kalbini Kıran Rabbini Karşısına Alır. İnsan, yaratılmışlar arasında, Cenab-ı Hakk`ın halifesi olmaya, O’nun güzel isimlerini ve ulvî sıfatlarını tastamam yansıtma özelliğine sahip, ve kalp de manevî donanımında çok önemli bir rûhâni yapıdadır. Sevgili Peygamber Efendimiz s.a.v., “Allah c.c. sizin kalplerinize bakar, sûretlerinize değil” buyurarak, O’nun bir ‘nazargâh-ı ilahî` olduğunu işaret buyurur. Bu Hadis-i Şerif`ten anlaşılmaktadır ki, Cenab-ı Allah’ın insanla muamelesi kalbine göre cereyan etmektedir. Bir mezar taşında ibret olarak; “Sen nasıl çalıştın nasıl yoruldun, acep kimi sevdin kime darıldın, altı arşın bir beze sarıldın, işte akibetin bu insanoğlu” diyor. Hz. Mevlana'da Ey Can… “Kazandıkça bölüşemiyorsan elini sorgula. Konuştukça kırıcı oluyorsan dilini sorgula. Yürüdükçe menzilden çıkıyorsan yolunu sorgula. Ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan gününü sorgula. Sevildikçe vefasızlaşıyorsan gönlünü sorgula. Hangi halde olursan ol sonunu sorgula…” “Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var… Bir ben varım deme yoksan da olur. Hatasız dost arayan dosttan da olur” diyor. Yaradan değer kıldıysa; o değerlidir. Bize yargılamak düşmez, Daima güzel iyi hoşgörülü olmalıyız. Kötülüğü iyilikle savuşturmalıyız. Hoşseda olarak dünya hayatını sonlandırma cihadı içinde bulunmaktır. Selam ve duayla…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.