Devret Bahçeli sloganlarıyla kurultaya doğru

Gerek okuduğum bölüm, gerekse hemen yanı başımda cereyan etmesinden ötürü geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşmesi beklenen MHP kurultay sürecini yakından takip etme fırsatım oldu. Ülkenin dört bir yanından otobüslerce insanın buluştuğu Esenboğa'daki o buluşmada aldığım birkaç notu aktarmak istedim. MHP tabanı ve destekleyenleri açısından Türkiye'nin en dinamik partisidir ki bunu kilometrelerce öteden nasıl sonuçlanacağını bile bilmedikleri bir kurultayı gerçekleştirebilmek adına toplanmalarından görebiliriz. Alanda toplananların yaş ortalaması 40'ın üzerindeydi. MHP'nin 47 yaşında olduğunu düşündüğünüzde MHP; alandakiler için kendi yaşlarına eş bir arkadaş, bir yaren anlamı taşıyor olmalı. Ve belki de artık yaşlılık dönemlerinde de olsa bu yarenlerinin mürüvvetini görmek istedikleri, MHP'de değişim ve iktidar istedikleri çok aşikardı. Nitekim kurultayı gerçekleştiremediler ama ne kadar esaslı ve kararlı olduklarını MHP genel merkezine de göstermiş oldular. Gözler şimdi Yargıtay'dan çıkacak olan ''MHP kongre yapsın ve ya da MHP kongre yapmasın'' tarzı bir karara çevrilmiş durumda. Pazar günü alanda yaşanması istenmeyen durumlar: *Devletin güvenlik güçleri ile Ülkücüler karşı karşıya gelmesin *Muhalifler ile genel merkez yanlıları arasında bir tatsızlık yaşanmasın. İkisi de olmadı, muhalifler amaçlarının üzüm olduğunu bağcı ile bir dertlerinin olmadıklarını güçlü şekilde haykırdılar. Alanda duyduğum bazı sloganlar: MHP kurultaylarında ve buluşmalarında sıkça duyduğumuz bir slogan vardır: 'Lider Devlet Bahçeli' diye. Pazar günü alanda şöyle bir slogan işittim ve önce yanlış anlayıp hareketin lideri Devlet Bahçeli diye duyduğumu sanarak biran muhaliflerle Bahçelicilerin karşı karşıya geldiğini düşündüm. Kısa süre sonra yanıldığıma ilk kez bu kadar memnun oldum. Atılan slogan meğer şu imiş: 'Hareketin engeli, Devlet Bahçeli' Ve alandaki diğer önemli slogan, bunu da ilk duyduğumda yanlış anlamışım: 'DEVRET BAHÇELİ'. 4 muhalif genel başkan adayının taraftarlarının olduğu bir kalabalıktan tek ses olarak bu iki sloganın yükselmesi de MHP'de değişim açısından olumlu ve umut vericiydi. Esenboğa'da muhalifler bir gerginliğe mahal vermeden tarihi tavırlarını sergilerlerken MHP'nin Balgat'ta bulunan genel merkezinin önünde ise şu manzara vardı. Ankara'da ki bir kaç devlet üniversitesinden sayıları 200'ü bulmayan ve yaş ortalamaları 25'in altında olan bir grup liderlerini kimselere yedirmemenin çabasını veriyorlardı. Arada bir MHP genel başkan yardımcısı Mevlüt Karakaya çıkıp, Esenboğa'da toplananları fitne çıkarmakla itham ediyordu. Kimdir Mevlüt Karakaya diye sormak isteyenlere hatırlatayım. Kendisi çok parlak bir özgeçmişe sahiptir. Özgeçmişinden bir parçayı şuraya koyarak eleştirimin onun kariyerine ve devlet adamlığına değil, siyasi yeteneğine olacağını belirtmek isterim. ''1999-2003 yılları arasında Toprak Mahsulleri Ofisi Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü olarak görev yaptı. 2001 yılında, “Yılın Kamu Yöneticisi’’, 2002 yılında, ‘’Yılın Bürokratı’’ ödüllerine layık görüldü. Ayrıca, 2002 yılında, bir Bakanlar Kurulu Kararı gereğince Hazine Müsteşarlığı tarafından en başarılı KİT yöneticisi olarak ödüle layık görüldü''. Diğer açıdan siyasi yaşamını irdeleyecek olursak Sayın Mevlüt Karakaya, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde MHP'den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmuş fakat rakiplerinin siyasi sahadaki tozunu yutarak sonunda sadakatinden ötürü Bahçeli tarafından ödüllendirilmiş ve şimdilerde milletvekili olmuş biridir. Yani Mevlüt Karakaya MHP'de asıl olanın seçimlerde oy kazandırmak değil lidere sadık kalmak olduğunu yüzlerimize çarpan son örnektir. MHP'de liyakatin değil sadakatin önemli olduğunun bilinen son temsilcisidir. Gelelim Koray Bey'e. Koray Aydın; kendisi Meral Hanım'a açıktan ağır eleştiriler getirerek daha kurultay gerçekleşmeden ortaklığı bozmuş biridir. Tüm bu süreç bittiğinde Koray Aydın'ın muhaliflerin içine bizzat Devlet Bahçeli tarafından sokulduğunu ve partililer bazında kendi potansiyelini görmekle, Bahçeli'ye çalışmak arasında gidip gelen bir ruh hali olduğunu duyabiliriz. Duyarsak ta hiç şaşırmayalım...