Ne ekerseniz, onu biçersiniz

Huzurevi huzurum köşe yazımda, huzurevinde çalıştığım dönemin bir kısmını paylaşmıştım. Bu yazım onun devamı niteliğinde. Engellere rağmen,...

Ne ekerseniz, onu biçersiniz
Yayınlanma:
Güncelleme:

Huzurevi huzurum köşe yazımda, huzurevinde çalıştığım dönemin bir kısmını paylaşmıştım. Bu yazım onun devamı niteliğinde. Engellere rağmen, yapmak istediğimin bir kısmını, huzurevinde hayata geçirmiştim, bu beni kısmen rahatlatmıştı. Kendime şu soruyu soruyordum, daha fazla ne yapabilirim? Sakinlerin neye ihtiyaçları var? Bedensel rahatlamanın dışında ruhsal olarak ne yapmalıyım ki, onları hayata bağlayabilir, yaşam sevinçlerini tekrar hissetmelerini sağlayabilirim? Tüm bu sorularımın yanıtları yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı. Huzuevinde yaşayan tüm sakinlerin, geçmişlerinde yaşadıkları birçok negatif olay ve bunların getirdiği bedensel ve ruhsal acılar vardı, bunları görebiliyordum. Yıllarca anestezi görevimde, bedensel acıları ilaçlarla giderebilmiştim, şimdi ise ruhlarında ki acıları gidermek istiyordum. Bunu yapabilirdim. Birçok eğitim almıştım, kendi geliştirdiğim bazı zihinsel antrenman tekniklerinin de işe yarayacağını düşündüm. Müdürümüzle tekrar görüştüm, sakinlere müzik eşliğinde, yatarak yapabilecekleri bir çalışma yapmak istediğimi anlattım. Biraz tereddüt etti, olmaz dedi, hiçbir yan etkisinin olmadığını bilakis çok mutlu olabileceklerini söyledim. - İlk önce bize yap, bir görelim, sonra karar veririm dedi Çok sevinmiştim, o akşam uyuyamadım, ya çok iyi bir şey olacaktı, ya da ilk ve son. Giriş katta, boş bir oda buldum, kullanılmıyordu, temizledim, duvarları beyaz renkti, bu beni rahatsız etti, biraz daha güzel bir renk olsa harika olur dedim. Teknik servis ile görüştüm, duvarları boyayalım ben boyayı alıp gelirim dedim - Hayır olmaz, burası devlet dairesi, başka renk boyamak yasak dedi, ancak müdür izin verirse boyayabilirim dedi Tekar müdürümüzle görüştüm ve çok rica ettim, bir sorun olursa tüm sorumluluğu alıyorum dedim, - Tamam boyayabilirsiniz dedi. Dışarıda boyacıya gidip kendi paramla boyaları alıp geldim ve tüm odayı boyattım. Depodan yeni yatakları çıkarttım, bir sürü yatak daha hiç açılmamış şekildeydi. Odaya 13 yatak sığdırdım. Kendi evimden, masa örtüsü, yapma çiçekler, aroma terapi kokuları getirdim. Özellikle onları daha da rahatlatmak için lavanta ve melissa kokuları aldım. Elimde Türk müziği kültürünün en eski öğelerinden Farabi den günümüze, Türk enstrümanlarıyla rahatlama ve terapi müziği olarak niteleyebileceğimiz türden, kültürel zenginliğimizin zamanla unutulan bu türünden ilham alarak meydana getirilmiş, çok değerli albümlerimden ney albümü olanı seçtim. Artık hazırdım. Sabah tüm hazırlıklarımı yaptıktan sonra ses düzeni, kokular, çiçekler vs. yönetimi çağırdım. Müdür, müdür yardımcıları, sosyal hizmet uzmanları, doktor, hemşireler, hepsi karşımdaydı, saat 9.30 gibi, herkes odayı görünce şaşırdı. - Yatın dedim, dünden razı olacaklar ki, hiç boş yer kalmadı, oda tam doldu. Müdürümüz heyecanlandı - Sen şimdi hepimize ne yapacaksın? Anlat bakalım dedi. Anlatmakla olmaz, yaşamanız gerekir sonra yorum yaparsınız dedim Hepsini yataklara yatırdım, müziği açtım, gözlerini kapamalarını söyledim. - Birazdan geçmişe doğru bir yolculuk yapacağız, yavaş yavaş bedeninizi gevşetin, derin derin nefesler alın, bedeninize odaklanın ve tüm bedeninizi rahat bırakın, kaslarınız tamamen gevşeyinceye kadar derin nefesler almaya devam edin dedim. Hepsi derin bir gevşeme sonunda son derece rahatlamışlardı. Bunu çok kolay yaptırabiliyordum ve kendimde derin transa kolaylıkla girebildiğim için bu çok kolay olmuştu. Müdürümüz oldukça derin rahatladığı için olsa gerek, hafif horlama seslerini duymaya başladım. Ellerimi başının üzerine koyarak theta frekansımla, zihnini rahatlattım ve bu işe mi 13 kişiye birden yaptım. Hepsi derin transa girmişlerdi. Geçmişte affedemedikleri kişi ya da bir olayı zihinlerinde canlandırarak, bu duygudan çıkmalarını sağlayarak önce karşı tarafı sonra da kendilerini affetmelerini sağladım. Yaklaşık olarak bir saat sürmüştü, yavaşça bitirdim ve gözlerini açmalarını söyledim. Hepsi şoktaydı, bir saatin nasıl geçtiğini anlamamışlardı ve son derece rahatlamış olduklarını söylüyorlardı. Hatta birkaçı, sakinleri boşverin Emel hanım bize yapsın bu çalışmayı bizim ihtiyacımız daha fazla dedi. Müdürümüz çok beğendi, geçerli notu almıştım, sakinlere yapabilirsin, sakıncası yok dedi. - İşte bu dedim, ilk önemli sınavdan geçmiştim ve çok mutluydum, sakinlere çalışma yapmak için sabırsızlanıyordum. Ertesi gün anons yaparak sakinleri topladım. İlk guruba çalıştım, onların yorumları benim için çok daha önemliydi, çünkü amacım onlara bir şeyler vermekti. Çalışmadan sonra ağlayanlar oldu,-ilk defa bizim için farklı bir şey yapılıyor ve bunu yaptığın için sana teşekkür ediyoruz, Allah ne muradın varsa versin, bizi rahatlattın, ellerin dert görmesin, diyerek sarıldılar. Onların bu duaları ile çok duygulandım, gözyaşlarımı tutamadım, mutluluğu tüm hücrelerimde yaşıyordum. -Yatakların yeni olmasını bile hissetmişlerdi, hepsinden dua alarak emelime kavuşmuştum. Bu durum sakinler tarafından hızla yayıldı. Üst üste iki seanslar halinde çalışmaya başladım ve haftada iki güne çıkardım, iki günde bedensel egzersizler yaptırıyordum, bir günde havuz içi egzersizleri ile tüm haftamı doldurdum. Bu çalışmalar bitince de sağlık merkezindeki asıl mesleğimi yapmaya devam ediyordum. Çok çalışmama rağmen, hiç yorulmuyor aksine daha da enerjik ve huzurlu olarak nefesler alıyordum. Onlarla birlikte bedensel olmasa da zihinsel olarak her çalışmada Kabe'ye, Mevlana'ya, gidiyorduk. Affedemedikleri çocuklarını ya da eşlerini, ölmüş olsalar bile kalpten affetmelerini sağlıyordum. Hatta bir teyzem çalışmadan sonra sarılıp ağlayarak dedi ki; - Annemi affetmek için hacca bile gittim kızım, orada bile kalpten affedememiştim ama sen bana bugün burada onu affetmemi sağladın, sana da dua ettim deyince doğru yolda bir şeyler yaptığımı daha da fark ettim. Tek amacım onların acılarını azda olsa azaltabilmek, belki de bu son durakta bir şeyleri fark etmelerini sağlayarak, olumsuz duygu ve düşüncelerden uzaklaşmalarına yardımcı olup, son nefeslerini rahatlıkla vermelerine, bu dünyadan kolaylıkla ve acı çekmeden ayrılmalarına yardımcı olmayı istememdi. İlk iş yerim doğum eviydi, son iş yerimin de burası olmasını çok istiyordum ve öylede oldu. Emekliliğime son 4 yıl kala, huzurevine isteyerek tayinimi yaptırmıştım ve sonrada buradan emekli oldum. Sonuç; ne ekerseniz onu biçersiniz, ben çok güzellikler ektiğime inanıyorum ve çok dualar aldım, onların duaları ile sonradan yaptığım işlerde de insanlara faydalı olmayı seçtim ve bu yolda adımlar atmaya devam ediyorum, son nefesime kadar da bu böyle olacak, inanıyorum. Ayrılmış olmama rağmen sık sık ziyaretlerine gidiyorum. Sonradan gelen sakinlere bile benim çalışmalarımı anlatmışlar, her gittiğimde - o kızımız sen misin, hep seni ve o günleri anlatıyorlar diye duyunca, ektiklerimi mutluluk olarak biçiyorum Not: Yaşlılar haftası etkinlik anılarımı daha sonra ki yazım da paylaşacağım. İnternetten +70 çılgın kızlar gurubumuzun videosunu seyretmenizi isterim. Grubu nasıl kurduğumu ve haber bültenlerine kadar neler yaşadığımızı da yazacağım. Kalbinizi koşulsuz olarak sevgiye ve güzellikleri görmeye açın, geleceğe sağlıklı nefesler alın ve aldırın.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.