Nereye gidiyoruz? Nasıl gidiyoruz? (2)

Süper güçler rahatsız oldu Şimdi gündemde Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan var. Yerli insansız uzay aracı yapımı, yerli tank üretimi, yerli helikopter üretimi, yerli yolcu uçağı üretimi, yerli savaş uçağı üretimi, yerli otomobil üretimi, yerli uzaya uzay aracı gönderimi, Dünyanın en büyük havaalanı yapımı, hızlı tren yapımı, Ülkenin dört bir yanını hızlı tren ağıyla örme çalışmaları, üçüncü boğaz köprüsü yapımı, Köprünün çift gidiş geliş olarak demiryolu yapımı, çift gidiş geliş otoyol olması, Pek çok ilde çevre yolları yapımı, bütün yurdu kaplayan bölünmüş otoyollar yapımı, Kanal İstanbul projesi yapımı, İstanbul Boğazını denizin altından geçirdiği Marmara Ray, yerli Mehmetçik tüfeği yapımı, Uçaklarda ve savaş uçaklarında yabancı şifrelerin çözdürülmesi ve kendi öz şifrelerimizin kurdurulması, Toplu Konut alanında gösterilen üstün başarılar, tüm illerimize havaalanı yapımı, Türkiye'den geçirilecek olan doğalgaz boru hatları, Suriye sınırında mayınlı bulunan, Kıbrıs Adası büyüklüğündeki arazinin tarıma kazandırılması, neredeyse her ile bir devlet üniversitesi ve özel üniversitenin kurulması, okulların üçlü öğretimden, normal öğretime geçirilmesi ve atmış-yetmiş kişilik sınıflardan onbeş-yirmi kişilik sınıflara düşürülmesi, Ülkede sürdürülen casusluk faaliyetlerinin üzerine gidilmesi, terör konusunda bu güne kadar sürdürülen aldatmaca politikaların artık ciddi ve sonuç almaya yönelik kararlı mücadeleyle sürdürülmesine tanıklık ediyoruz. Bunları inkar mı edelim? Görmezden mi gelelim? Bütün bu gelişmeler süper güçleri rahatsız ettiği ve edeceğini bilmek zorundayız. Geçmişte sadece yerli uçak yapımı ve yerli otomobil yapımı ve kredi kullanımı süper güçleri rahatsız etmiş ve ülkenin önü kesilmişse, şimdi yukarıda saydığım yerli üretimlerden süper güçlerin rahatsız olmadıklarını söyleyebilir miyiz? Sizi bilmem ama ben süper güçlerin rahatsız olduklarını düşünüyorum. Ülkeyi güçsüz kılmak için Amerika'nın, Almanya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın, İsrail'in ve İran'ın el birliği ettiklerini düşünüyorum. PKK'yı da, PYD'yi de DAİŞ'i de, Peşmerge'yi de koruyup kolladıklarını ve beslediklerini de düşünüyorum. Düşünmenin ötesinde doğru olduğuna inanıyorum. Terör örgütleri sıkışınca nereye kaçıyor. Dışarıda bunları kim koruyor? Almanya, Fransa, İngiltere, İran, Suriye... Amerika, Rusya, Türkiye'ye düşmanlık besleyen örgüt elemanlarıyla dolu değil mi? Terör örgütlerinin silahlarını, paralarını, eğitimlerini bu ülkeler vermiyorlar mı? Asıl demek istediğime gelince, bizim muhalefet partileri tutturdular bir hırsız sözü. Bir de kaçak saray sözü. Bununla yatıyorlar. Bununla kalkıyorlar. İyi de ettiğiniz bu küfürler halk katında itibar görmüyor. Şehitler üzerinden iktidar özlüyorsunuz. Rağbet görmüyor. Eğer sizin sözleriniz sonucu bir vatandaş çocuğu şehit oluyorsa günahınız büyüktür. Eğer sizin sözleriniz ve tutumlarınız yüzünden bir tek bile cam kırılıyorsa, bir yangın çıkarılıyorsa, bir parti binası taşlanıyorsa, kafalar yarılıyor, kollar kırılıyorsa sorumluluğunu bilmeyen siz siyasilerin yüzündendir. Kuldan utanmıyorsanız, Allahtan da mı korkmuyorsunuz? Tayyip Erdoğan kadar kafanıza taşlar düşsün emi. Söyleyin bana. Siz bu politik söylemlerinizle casusların safında, Fetullahçı'ların yanında, Amerika'nın yanında; İsrail'in yanında, Almanya'nın, Fransa'nın, İran'ın, Rusya'nın yanında yer almış olmuyor musunuz? Ne ezen ne ezilen bir Türkiye bu söylemlerinizin neresinde? Tam bağımsız bir Türkiye bunun neresinde? Bir çuval incir berbat oldu. Nereye gittiğimiz belli değil. Ne yaptığımız da belli değil. Oysa kör dövüşü ile bir yere varılmaz. Demokrasi elden gidiyor. Vatan elden gidiyor. Seçimle iktidar olmayı unuttunuz. Bir ihtilal olabilir mi peşindesiniz. Yazıklar olsun.