Sinir uçları

Ardı ardına gelen hain saldırıların ne şokunu atlatabildik ne de tedirginliğini. Tedirgin olmamız şoku atlatamayışımız normal olabilir. Ancak anormal...

Sinir uçları
Yayınlanma:
Güncelleme:

Ardı ardına gelen hain saldırıların ne şokunu atlatabildik ne de tedirginliğini. Tedirgin olmamız şoku atlatamayışımız normal olabilir. Ancak anormal olan bazı medya mensuplarının gereksiz paniğe neden olacak sosyal medya yoluyla paranoya bir histeriyle sorumsuzca demeç vermeleridir. ?Terörle yaşamaya Türk halkı alışmalıdır? demesi içler acısıdır. Böylesi terör olaylarında medya mensuplarının kamera önünde yaptıkları konuşmalarda toplumu galeyana sürükleyecek, ümit kırıcı demeç vermelerinden kaçınmaları gereği vardır. Toplumda infial yaratacak korku ve tedirginliğe neden olacak demeç vermeleri toplumu kapanmaya iter ekonomiyi de vurur. Devletin terörle mücadelesinde toplumu umutsuzluğa iter. Bu tür terör olaylarında resmi bir açıklama yapılmadan vatandaşlarında kulaktan duyma ya da sosyal medyada ki duyumlarına itibar etmemeleri gerekir. Karmaşık ve sorunlu bir coğrafyanın hedef parçası olan ülkemiz de barışı tesis etmek amacıyla herkese ve her kesime sorumluluk düşmektedir. Siyaset ortak bir bildiriyle terör olaylarını lanetlemektedir. Muhalefette konunun çözümünde destek olduğunu belirtmiştir. Halkımızda birlik ve beraberlik içerisinde dik durup ortak bir duruş sergilemelidir. Medyaya düşen sorumlulukta ülke yasa bürünmüşken hiçbir şey olmamış gibi duyarsız kalarak lay-lay-lom havası çalarak pembe dizilerle duyarsız davranmak değil, daha duyarlı yayına geçmek Milli varlığımıza ve yas kültürümüze yönelik bir yayın sürdürmeleri gerekir. Hüzün ve gözyaşının sel gibi aktığı anne karnındaki bebeklerin öldüğü bir ortamda medyanın konudan habersizmiş gibi davranması aynı evde odanın birinde davul-zurna- saz diğer odasında merhumu nasıl bilirdiniz diyen imamın duaları okunursa bunu bizim toplumumuz kabul eder mi? Bütün bu tartışmaların sonunda Devletinde güvenlik açığı ortaya çıkmıştır. Mesnevi sokaktaki patlamanın ardından daha bir ay geçmeden ikinci üçüncü patlamaların olması, üstelik yabancı istihbarat örgütlerince de tarafımıza bildirilmesi güvenlik zafiyetimizi ortaya koymaktadır. Plakası hatta araç modellerine kadar bildirilen fotoğrafları belirlenen teröristlerin önceden yakalanamamış olmaları da düşündürücüdür. Siyasi muktedirlerin her patlama sonrası güvenlik konseyini topladık gereken önlemleri aldık ve hamasi nutuklar atarak hesap soracağız gibi demeçleri yeterli kalmamaktadır. İşte şu kadar ölü şu kadar yaralı var ölenlere rahmet yaralılara şifa diliyorum demeleri acımızı yok etmiyor. Bu son altı ay içerisinde sadece Ankara da yapılan üçüncü saldırı olayını yine PKK?nın bir kolu olan TAK üstlenmiştir. Burada önemli olan PKK nın kırsalda ve Güneydoğuda devam eden terör yaratma çabalarının yön değiştirerek büyük şehirlere toplu yaşam merkezlerine yönelmesidir. Gittikçe sınırları genişleyen ve belirsizleşen savaşın sinir uçları ülkemizin tüm şehirlerine yayılmış durumdadır. Türkiye karşılaştığı bu zorluklardan bu meydan okumalarından deneyim kazanmış olarak güçlenerek çıkmasını bilmelidir. Birlik ve beraberlik içerisinde bir dayanışma sağlanabilirse terör olaylarının üstesinden de gelmek mümkün olabilecektir. İşte o zaman bize meydan okuyanlara da söylenecek lafımız olacaktır. Amacımız yetkili ve de etkili kurum ve kuruluşları ya da kişileri suçlamak değildir. Elbette ki katliamı yapan ?planlayan yataklık yapanlar suçludur. Bizim görevimiz sadece zafiyet gösteren kurum ve şahıslara yöneliktir. Medeniyette zaten başa gelen olaylardan ders almak daha sonrası olaylarda olacaklar için önlemler geliştirmek değimlidir? Uygar dünyanın olayları nasıl değerlendirdiğini nasıl önlemler geliştirdiğini görmezden gelemeyiz. Kusurlu işler belirlenip rapor-bilgi ve belgeler hazırlanıyor daha sonra oluşacak olaylara ışık tutan tedbirleri geliştirip güncelleyerek sonuca varılıyor. Biz hala ölü ve yaralı sayısını ve acil sağlık tedbirlerini sağlamakla kalıyoruz. Sağlık çalışanlarının özverili bir çaba gösteren tutumları acımızı hafifletiyor ama sorunu çözmüyor. Suçlu olan PKK ve IŞID için engel oluşturacak sonlandıracak tedbirlerimiz yetersiz. Hala terör geçişleri sınırlarımız üzerinden sağlanıyor. Burada siyasetin de güvenlik güçlerinin de her türlü gayretlerine rağmen açığı vardır. Ülkeye istikrar getireceğiz diyen siyasi muktedirlerin suçu vardır. Ülkemiz insanlarının terörle yaşamaya alışmasını tavsiye eden halkın sinir uçlarıyla oynayan medya mensuplarının da suçu vardır. Sinir uçlarımızla oynamayın! Terörle yaşamaya alışmayacağız. Kim ölümle kucak kucağa yaşamayı benimseyebilir ki? Hangi anne-baba çocuğunun eve dönmesini endişe ve korku içinde bekleyebilir ki? Elbette bu böyle gitmeyecek. Hele bir siyasete barış dili gelsin ülkeye hukuk demokrasi hak ve özgürlükler hakim olsun işte o zaman huzurun barışın baharla birlikte gelen kokusunu içimizde hissedeceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.