Ekrem Toklucu yazdı: YALAN DÜNYADA DESTANLAŞAN  BİR NEŞET ERTAŞ GEÇTİ

Neşet ERTAŞ ‘da Anadolu topraklarında garip olarak geldiği dünyada, garip olarak yaşadı ve garip olarak gitti.

Ekrem Toklucu yazdı: YALAN DÜNYADA DESTANLAŞAN  BİR NEŞET ERTAŞ GEÇTİ
Yayınlanma:
Güncelleme:

Destan (Farsça: داستان), milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış tarihî, toplumsal olayların anlatıldığı, hayal unsurlarıyla süslenmiş uzun manzum eserler olarak tanımlanır.

Neşet ERTAŞ ‘da Anadolu topraklarında garip olarak geldiği dünyada, garip olarak yaşadı ve garip olarak gitti. En ağır yoksullukta hak yemeyi aklının ucundan bile geçirmedi, sazını ve sözünü kendine azık etti. Kırşehir’in yürekli bir evladı olarak bunun hakkını verdi. Garip bunu ifade ederken;

Hak bildiğim yoldan ayrı gitmedim

Koğular getirip gıybet etmedim

Gönülleri kırıp can incitmedim

Bir Garip sazımı çaldım giderim...demiştir.

Şimdi Neden NEŞET ERTAŞ DESTANI dediğinizi duyuyor gibi oluyorum. Anadolu’nun, nezaketini ve zerafatini hayatında yaşayan ve hayatına ilmek ilmek dokuyan bir Nakkaş olmanın yanında saz, söz ve tevazu ustası olduğu için DESTAN,

Ceketinin önünü açmak için bile seyirciden izin isteyen, dinleyicisine “ayaklarınızın türabı, gönülleriniz hizmetçisiyim efendim” diye seslenen, konserini ısrarlar üzerine iyice uzattıktan sonra “evde hanım bekler, onun sıcaklığına da ihtiyacım var, müsaade buyurursanız” diyebilecek kadar samimi olduğu için DESTAN,

Üstad,Sazını beğenen birçok kişiye “al senin olsun” diyebilen bir gönlü bol, babasının Kırşehir’de dikilen heykelinde bir eşeğin üstüne oturtulmasına “Eşeğin de canı vardır, sürekli sırtında mı taşıyacak babamı” diyerek heykeli değiştirtecek kadar hassas bir gönül adamı olduğu için DESTAN,

Yıllarca hor görülmüş bir topluluğun, yaşamak için saz çalmak zorunda bırakılmış göçebe bir üyesiydi, "Kara yürekliler derlerdi, boyun bükerdi. Kara suratlılar derlerdi, boynunu eğerdi. Hiçbir zaman isyan etmedi, hiçbir zaman itiraz etmedi" ve memleketinden çıkıp İstanbul’a geldikten sonra ulaştığı şöhreti kendisi bile hayal edemezken, Zeki Müren’in Usta’nın Zahidem türküsüyle kendinden geçirerek kafasını duvara vurmasına sebep olan ve kendisine “bozkırın tezenesi “ unvanını verecek olan Yaşar Kemal’in radyodan ilk defa duyduğu anda işi gücü bırakarak kulak kesilmesini sağlayacak olan sesin sahibi olduğu için DESTAN,

Şöhretin her türlüsünü görmüş, Alamanya’larda yaşamış ama her zaman büyük şehrin yabancısı olarak kalmış, yıllarca unutulmuş, 20 yıl adından kimsenin söz etmediği, Dünya’ya türkü çalıp-çığırmaya gelmiş bir abdal çocuğuydu o. Gözünü açtığında ilk olarak yoksulluktan perdeleri koyun bağırsağıyla bağlanmış babası Muharrem Ertaş’ın divan sazını görmüş, kitap diye ilk defa Karacaoğlan’ın türkülerinin yazılı olduğu bir defteri tanımış,Biz doğduğumuzdan beri yoksulduk. Varlığı görmedik ki yoksulluktan şikayet edelim.dediği için DESTAN,

Yaşadığımız çağda, günümüz Türkiyesi’nde dizi filmlerle oluşturulmuş bir kültür ve bunlarla dejenere bir İstanbul Türkçesi duymaya alışmış, büyük şehirlerde ve batıda yetişmiş bir “pop çağı” gençleri için, Garip’in deyimiyle “kara suratlı”, koyu İç Anadolu’lu ,Denizi seyretmek gibidir bozkırda gökyüzünü seyretmek. diyerek Kırşehir’in bozkırına olan duygusunu anlatan, öz Türkçe ile konuşan ve hayatının son deminde gösterilen hürmet aslında memleketimizin hiç bilinmeyen bir başka yüzünün tanınmasına vesile olduğu için DESTAN,

Demiɾel zamanında kendisine sunulan 'devlet sanatçılığı' ünvanını; Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben,'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ve devlet sanatçısı sıfatı bana ayɾımcılık geliyoɾ' diyeɾek teklifi kabul etmeyen,halkın sanatçısı olaɾak kalıɾsam benim için en büyük mutluluk bu diyerek devletten biɾ kuɾuş almadığını ifade eden,biɾ tek TBMM taɾafından üstün hizmet ödülünü kabul eden, Onu da bu kültüɾe hizmet eden ecdadımız adına aldım." diyeɾek geɾi çeviɾmediği için DESTAN,

Bozkırın tezenesi, Muhahrrem usta’nın oğlu Ertaş’ın bu tavrına halk destek veɾmiş ve Garip adeta yaşayan biɾ efsane olmuştuɾ. Unesco Somut Olmayan Kültüɾel Miɾasın Koɾunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanteɾleɾden Yaşayan İnsan Hazineleɾi Tüɾkiye Ulusal Envanteɾine alınaɾak yaşayan insan hazinesi kabul edilmiş, bağlamadaki tavɾı ve tüɾküleɾi konseɾvatuaɾlaɾda deɾs olaɾak okutulduğu için DESTAN,

Bir çoğumuz Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle turap olan ve turaba yolculuğunu tamamlayan, ete kemiğe bürünen ve Neşet diye görünen ve 21 yüzyılın Yunus Emresi, saz ustası, söz ustası, gönül ustası, sazada sözede AŞK yüklediği ve kendini bilmeyi ifade ederkende ‘’Kendini bilen, bilmeyenin kusuruna bɑkmɑz! ‘’dediği için DESTAN,

O’nu dinlerken eski bir tanıdığı görmüş birinin yüzüne takındığı tebessümle, “havalandırılan” türkülere eşlik ettiğimiz, Anadolu’muzda birkaç kuşak olarak beraber oturduğumuz aile bireylerinin hepsi Usta’yı hiç görmese de bir türküsünü dinlese bu kimindir diye sorma ihtiyacını hissetmediği, bir çok insan çalışını taklit etmiş, tavrını kapmaya çalışmış ve kendisine Hoca olarak kabul ettiği için DESTAN,

KİMİ İNSANLARIN SADECE YAŞAMI DEĞİL ÖLÜMÜDE HİZMET OLUR.Garip yaşarken değil ölürken de hizmet etti. Türkülerinde adını kullanmak yerine “bizler garib doğmuşuk” diyerek “Garip” mahlasını seçen Ertaş’ın ölümü ile bir devir kapandı, artık birinci ağızdan kimse dinleyemeyecek türküleri. O türküleri derleyen değil, türküsü derlenen bir kuşağın ozanı olduğu ve Dɑrdɑ kɑldım diye umutsuz olmɑ, yok iken dünyɑyı vɑr eden vɑrdır. dediği için DESTAN,

Yaşamı, değerlerin yitirildiği ve yerlerde süründüğü bir çağda o istisnai bir görüntüydü. Şimdi aramızda bedenen yok, sözleri var, sazı var, yüreği var, Anadoluluğu var. Geride kalanlar için kaybetmenin hüznü kaçınılmazsa da, her şeyin kötüleştiğini düşündüğümüz bugünlerde nerede ve nasıl bir mirasın üzerinde yaşadığımızı tekrar hatırlattığı için DESTANDIR,

Son olarak; Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.Çünkü kötü insanların türküleri yoktur! Bizlerde burada TÜRKÜLERİMİZİ SÖYLEMEYE GELDİK. Aşk biterse yorulur insan, ben ne zaman ölürsem Neşet yoruldu desinler diyen büyük ozana, ölürse ten ölür canlar ölmez diyen Yunus gibi diyoruz. O Candı ve CANLAR ÖLMEZ derken, vefatının yedinci yılında Neşet Ustayı rahmetle anıyorum.

Kaynak:Basın Bülteni

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.