Abdullatif Acar

Abdullatif Acar

Meleklerin koruyucusu

Meleklerin koruyucusu

Müslüman temsil ettiği dinin kıymetini bilerek hayatını yaşamalı. Yani Müslümanca bir hayat sürmeli. İnsanın yaşantısı, sahip olduğu inancı yansıtan bir ayna gibidir. Kalpte olan imanın derecesi kadar hayattaki ahlaki karşılığı söz konusudur. Bir defa Müslüman üniformasını giydiyse bir insan bu emanete layık olmaya çalışmalı ve onu en güzel bir şekilde temsil etmeli…

Bugün Müslümanlar, olarak çoğunlukla bu emanetin gereklerini yerine getirdiğimiz söylenemez. Kötü örnek oluyoruz; İslam’ın gereklerinden uzak, farklı kültürlerin ve geleneklerin özentisiyle savruldukça savruluyoruz. Bize bakan, hayatımızı gözlemleyen insanlar, bekledikleri hayat tarzını göremediklerinde bunu İslam’a mal etme kolaylığıyla hareket edebiliyorlar. Buda insanların İslam’ı yanlış tanımalarına sebep oluyor.

Kuran'ı tanıyarak Müslüman olan ABD'li bir pop şarkıcısının şu sözleri ne kadar düşündürücü değil mi? “Kuran' ı tanımadan önce Müslümanları tanısaydım vallahi Müslüman olmazdım, iyi ki İslam'ı kurandan öğrenmişim" böyle sözlerin yüreğimizde açtığı yaraya merhem bulunur mu bilinmez? Ancak şahit olduğumuz bazı iyi örneklerle, yanıp kavrulan yüreğimize su serpiliyor adeta. Bunlardan bir tanesi; ABD’de yaşayan bir Müslüman kardeşimizin hayatı.

Muhammed Bzeek'ten bahsediyorum. 80 in üzerindeki hasta ve bakıma muhtaç çocuğun velayetini üzerine almış bir Müslüman... Bu kardeşimiz çocukların, bir anne şefkatiyle her türlü bakımlarıyla ilgileniyor; yediriyor, içiliyor, gezdiriyor, tedavilerini yaptırıyor. Her ihtiyaçlarını bir baba fedakârlıkla yerine getiriyor, hiç bir dünyevi beklentiye girmeden yapıyor bunları.

Hrıstiyanlar’ın yoğun olduğu bir ülkede Müslüman sıfatıyla bunu yapmanın tebliğ açısından ne anlam ifade edebileceğini tahmin edebilir misiniz? Kendisine bunu niçin yaptığını sorduklarında "Allah rızası için, dinim bunu emrettiği için yapıyorum" diye cevap veriyor. Hayretler içerisinde; İslam'ı kan döken, baş kesen bir din olarak tanıyanlar İslam'ın mükemmelliği karşısında dillerini ısırıyorlar.

Böyle bir hayatın diğer insanlara da örnek teşkil etmesi gerektiğini düşünen yönetmen Ensar Altay bunun belgeselini yapmak istemiş, bir şekilde irtibata geçmiş. Altay'ın samimiyetine inanan Muhammed Bzeek belgeselinin yapılmasını kabul etmiş.

Yukarıdaki “Meleklerin Koruyucusu” başlığımız da bu belgeselin Türkçe karşılığı olan ismidir.

Belgeseli yapmak için iki ay Muhammed Bzeek'in evinde kalan Yönetmen Altay o dönemini şöyle anlatıyor: “Evinde kaldığım surede çok etkilendim bu kardeşimizden. Sevginin gücünü hissettim. Çok dersler çıkardım. İyi ki bu işe karar vermişiz. Bizden önce yaklaşık bir çok Hollywood prodüksiyon firması teklif götürmüş, hiç birini kabul etmeyişini Muhammed Bzeek şöyle anlatıyor: Onlar senin beni gördüğüm gibi, beni anlayamazlar. Onun için onların teklifini kabul etmedim. Siz, beni olduğum şekliyle anlatabilirsiniz diye sizi kabul ettim, diyor.

Ve devam ediyor Muhammet Bzeek: "Benimle ilgili haberler çıkınca arkadaşlarım da çok şaşırdı. Camidekiler ‘Yaptıklarını bilmiyorduk’ dediler. Yıllardır gittiğim marketin kasiyeri beni görünce ağladı. Bu normal, çünkü bir Müslüman yaptıklarını anlatmaz. Kimseden teşekkür beklemiyorum, beni ödüllendirirse ancak Allah ödüllendirir.”

"Süper kahraman olabilmek için çok büyük güçleriniz olmasına gerek yok. İyi bir Müslüman olmanız yeterli." Diyen yönetmen Ensar Altay örnek bir Müslüman olan Muhammed Bzeek hakkında sözlerine şöyle devam ediyor

" O tertemiz bir Müslüman. Bir arkadaşı onun için dedi ki, "Muhammed kardeşimiz konuşmadan ve yaşayarak İslâm' ı anlatıyor. Ondan etkilenen o kadar çok insan var ki. Her gün insanlar geliyor ve onu anlamaya çalışıyorlar. Şu anda ABD’de süper kahraman gibi görünüyor.” (Anadolu Ajansı)

Evet, Altay’ında değindiği gibi bütün insanlığın kabul etiği evrensel değerlere sıkı sıkıya tutunduğunuz müddetçe sizi insanlar mutlaka fark edecekler. Bir şekilde takdir görürken aslında İslam’ı tebliğ etmiş olacak, onun yüce değerlerini konuşmadan anlatmış olacaksınız.

Hal dili evrensel bir dildir. Onu konuşmak zor, anlamak kolaydır. İnsanlar dininize önyargıyla yaklaşabilirler. Siz İslam'ın ana prensipleri olan, herkesin kabul etiği "insana insan olduğundan değer verilmeli" prensibiyle yaşarsanız, sizi gözlemleyen insanların temsil ettiğiniz davaya daha olumlu ve hayranlıkla bakacakları muhakkak.

Böyle hikâyeler anlatılmalı. Filmlerle, belgesellerle gün yüzüne çıkarılmalı. Bu bağlamda Ensar Altay’ın yaptığı bu önemli çalışma sadece bir belgesel çalışması değil, kayıp olmaya yüz tutmuş insanlığın gün yüzüne çıkarılmasıdır. Belgeseller insanları eğitmeli, mesajlarını en faydalı bir şekilde etkili bir yöntemle anlatmalı. Bu vesileyle bir Müslüman olarak onur duyduğumuz Muhammed'i tebrik ediyor, O'nun belgeselini yapan TRT World'e ve yönetmen Ensar Altay'a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Abdullatif Acar Arşivi