Selami Mutlu

Selami Mutlu

Rant körlüğü ile gelen çevre katliamı!

Rant körlüğü ile gelen çevre katliamı!

Yağmaya talana açılacak her doğa güzelliğinin ardından yağdan kıl çeker gibi gerekçeler yaratıyoruz. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Göreme Vadisinde ki Milli Park statüsünün kaldırılması kararına hemen gerekçe bulundu. Amaç yetki karmaşasının önüne geçmekmiş. Ancak alınan karar Anayasaya da yasalara da aykırı bir durum içermektedir. Dünya turizminin gözbebeklerinden olan Göreme’nin statüsünün değiştirilmesiyle oluşacak yandaş rantına alet edilmesi adeta bir doğa cinayeti oluşturacaktır. Böyle bir kararın alınması öncesinde Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün kapatılıp sonrasında böyle bir kararın alınması akla ciddi kuşkular getirmektedir.

Göreme Milli parkı dünyada ki parklar arasında ilk onda yer almaktadır. Amaç burada ki yapılaşmayı önlemekse, en başta bu yapılaşmaya kimin hangi iradenin daha önceden izin verdiğini önlemek gerekir. Bunu görmezden gelende yıkması gereken elde sizin elinizdir. Bölgenin statüsünü değiştirmek elinizi belki rahatlatır ama ilerde daha fazla rant oluşumuna yol açacaktır. Aynı rant alnını Salda Gölü’nde yaratma çabaları ve yanlışı gözler önündedir. Böyle girişimlerde bulunmak ilerde oluşacak çevre kirliliğine doğa cinayetine yol açacaktır.

Vahşi doğa korunarak disipline edilerek insan eliyle hizmete açılabilir. Ancak yapıp koyuvermek denetimsiz ve korumasız bırakmak o güzelliği katleder. Doğa güzelliğinin korunmasında örnek yerlerden biri de Macaristan’ın BUDAPEŞTE ilinin 16 kilometre uzağında ki BALATON GÖLÜNÜ örnek olarak gösterilebilirim. Doğa insan eliyle nasıl korunur nasıl hizmete sunulur nasıl disipline edilir ve nasıl böyle temiz tutulur gidip görülebilir. Biz doğayı korumaktan ziyade tahrip edip fırsat alanlarını rant alanlarını yaratıyoruz. Kaz Dağlarında, Munzur Dağlarında doğayı yabancı ellere peşkeş çekerek diyet ödemek adına o bölgelerin katliamına izin vermekte o cinayete ortaklık etmektir.

Saymakla bitmeyen doğa güzelliklerimizin katledildiği yerlerden biride ÇAYKARA/ UZUNGÖL de ki içler acısı yapılaşmadır. Aynı acı durum Rize yaylalarında da yaşanmaktadır. Gümüşhane’nin TAŞKÖPRÜ Yaylasında daha buzul çağlarından kalma 12 bin yıllık DİPSİZ GÖL de dibinde define var diye kazıp kurutularak talan edilmiştir. Nerede rant içeren bir durum varsa kokuyu alanlar orayı talan ediyor. Siyasette o talana gerekçe yaratarak işlenen ayıbı örtmeye çalışıyor.

Aynı rant kokusunu alanlar SAPANCANIN SAMANLI dağlarından akan suları ve bu alanda oluşmuş nadiren görülen endemik yapısını bozmak uğruna talana açarak doğa yapısını betona teslim ettiler. Yeter ki elin Arap’ı gelsin buradan ev alsın döviz bıraksın diye 1,5 kat çıkma izni varken üç katlı beton yapılaşmasına izin verildi. O bölgenin mimarisi ve Bağdadi tarzda yapıları katledildi. Tarih kokan değerlerimizi ve yapılarımızı ranta kurban ediyoruz. Bu nasıl kendi değerlerimizi korumaktır? Bu nasıl çevre kültürüdür? Bu nasıl Milliyetçilik’tir? Ancak Kaz Dağlarında 200.000 ağaç kesildikten sonra gelen tepkiler üzerine arama durdurma kararı alınıyor. Yapılan tahribatı kim nasıl giderecek?

Utanma belasına gerekçe yaratırcasına “Bak çevreyi koruyoruz yeşile değer veriyoruz” diye kurak geçen mevsimde ekim-dikim ayı olmamasına rağmen ağaç dikmek günahlarınızı affettirecek midir? Yine KOCAELİNİN GEBZE ilçesindeki HÜNKÂR Çayının tarihi bir anlamı vardır. 1481 yılında Fatih Sultan Mehmet İSTANBUL/Üsküdar’a sancak dikip doğuya sefer yapacağını ilan etmiş rahatsızlanınca da GEBZE/ÇAYIROVA da otağını kurup orada da vefat etmiştir. Bu bölgeyi bile ranta açıp betona boğmak tarihe saygısızlık değil midir? Hani atalarımıza saygı? Hani sizin milliyetçiliğiniz? Geçmişine sahip çıkmayan bir milletin geleceği de olmaz. Yine İSTANBUL/ BALAT’ta 1582 yılında üçüncü Murat’ın annesi NURBANU Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan HAMAMI bile 437 yıl sonra oto tamirhanesine çevrilmesine göz yumdunuz. Daha öncesi kereste deposu yaptınız. Bu mudur sizin yurtseverliğiniz? Ata yadigârı eserleri aslına uygun restore etmeyenler, doğayı, ormanları, gölleri, nehirleri de korumaktan aciz kalmışlardır.

Bir doğa varlığı kendine özgü doğal yapısıyla güzellik kazanır. Ancak o bölgede vahşi doğa yapısı varda topluma hizmet verilemiyorsa bile o doğa yapısının özelliği ve güzelliği bozulmadan insan eliyle işlenip korunup disipline edilerek toplum yararına açılması gerekir. Rant için turist gelsin para bıraksın diye heba edilmez. Ticarethane yaratır gibi betona-büfelere boğulmaz. Mısırcısı-simitçisi-sucusu derken denetimden çıkar disiplin altına sokulamaz duruma gelir. Sonuçta o doğal güzellik yitirilir. Bir delinin kuyuya attığı taş gibi kırk tane akıllı onu çıkarmak için uğraşıp durur. Tıpkı Dipsiz Göl gibi-Çaykara Uzun Göl gibi- Hünkâr Çayırı gibi- Sapanca’nın Samanlı Dağları gibi-Fatsa da ki gibi- SAROSTA- CERATTEPE’de- Finike’de- Sinop’ta-Yassıada’da ve diğer yerlerde olduğu gibi…

Ancak toprak ana bir bütündür. Var olma koşulumuzdur. Ona ihanet ederseniz doğa sizden ve yaptığınız yanlışlardan çok acı intikam alır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Selami Mutlu Arşivi