Çanakkale gezisi izlenimlerim:

“Dur yolcu!”   Mucur TSO Başkanlığının 30 Nisan Cumartesi ve l Mayıs Pazar günü için düzenlediği iki günlük Çanakkale gezisine katıldım....

Çanakkale gezisi izlenimlerim:
Yayınlanma:
Güncelleme:

“Dur yolcu!”   Mucur TSO Başkanlığının 30 Nisan Cumartesi ve l Mayıs Pazar günü için düzenlediği iki günlük Çanakkale gezisine katıldım. Elbette bu gezi benim için çok anlamlıydı. Zira bire-bir gördüklerimi, hafızamdan bire-bir canlandırdım. Ailemden nice canların gidip-gelmediği yerleri bir de kendimce vicdan muhasebesi yaparak değerlendirdim. Aslında bu gezinin ‘vur patlasın-çal oynasın’ kabilinden düzenlenen turistik amaçlı bir gezi organizasyonu olmadığını da iyi biliyordum. Ceddimizin bu toprakları bizlere vatan yaparak emanet ettikleri yerleri görmek ne kadar manidar, ne güzeldi. Hani bir sözü çok tekrarlarız: “Bizim oğlan bina okur; döner-döner yine okur!” deriz. “Toprak: Eğer uğrunda ölen varsa vatandır!” diyerek haykıran o ulu kişi, elbette fantezi yapmıyordu. Ben de bir bölümünü bizzat yaşadığım ‘Yakın Tarihimiz’e çok ilgi duyar, bir film izlercesine 1915’den günümüze yaşananları ‘bu okumaz-yazmaz milletime’ -tabir caizse- “Temcit Pilâvı” misâli tekrar-tekrar ortaya döküp,  gündeme getiririm. ‘Kurtuluş Savaşını’ veren atalarımızın emaneti olan bu topraklarda kurulan Cumhuriyet dönemi çocuğu olarak son yüz yılın en güzel günlerini yaşadım. “Tarih tekerrürden ibarettir!” diyen bir düşünüre verilen cevap şöyle: “Eğer ders alınsaydı; tarih hiç tekerrür eder miydi?” Çanakkale’yi gezerken, buralara  -Evliya Çelebi’nin bakış açısıyla- ayni perspektiften bakmak;  konuya böyle bir ufuktan yaklaşmak ve bölgeyi coğrafî yönden değerlendirmekten uzaklaşmak psikolojik bir olgudur, diyebilirim. Eğer tarih yazan bir akademisyen olsaydım, Çanakkale’yi ciltler dolusu yazardım. Eğer bir belgesel yapsaydım; Çanakkale’yi birkaç diziye sığdıramaz, ifade acizliği yaşardım. Çanakkale’yi ‘Kurtuluş Savaşı ruhunu tadarak, gezdim, gördüm. Ben bende değil; sanki bir başka âlemdeydim, gibi gezdim. Dizimin dermanı kesildi; dilimin nutku durdu. Çanakkale’de dikkatimi çeken, onurlandığım en çarpıcı ayrıntıyı -bir hakkı teslim etmek için- sizlerle paylaşmak istiyorum: Benim gibi düşünen bazı Belediyelerin kendi otobüslerini “Çanakkale’yi simge alan resimlerle dizayın edip, Çanakkale’ye ücretsiz tur düzenlediklerine tanık oldum. Bu çok anlamlı ve sevindiricidir.  Millî ve manevî değerlerimizi kutsallaştırıp, Belediye Otobüslerinin üzerine ‘adeta’ tarihî imza atmaları çok doğru, yerinde,  dahası tebrike şayan, fevkalade anlamlıdır. Amma ve lâkin Çanakkale’de gördüklerimi tarihî pencereden bakıp yorumlarken bile çok etkilendim: Hafızam yorgun düştü. Ya orada, aç-susuz-sefil şartlarda vatanın geleceğini düşünerek bitkin, yorgun geçen günler içinde şehitlik mertebesine erişinler için ne demeli? Şimdi onları sadece bir dua ile bile anmaktan uzaklaşan nesil yetişiyor.  Şairimiz: “Dur yolcu! Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı/Düşün altında binlerce kefensiz yatanı…” diyerek, bir gerçeğe dikkatimizi çekmiş. Sözün özü: Ebeveynlerimize düşen önemli bir görev ve sorumluluğu hatırlatmayı ibadet mertebesinde görüyorum:  Özünden uzaklaşıp, ellerindeki akıllı cep telefonlarındaki internet ortamında kaybolan gençliğe bir an önce bu yöreler tekrar-tekrar gezdirilip; yakın tarihimiz anlatılmalı. Bu geziden çıkardığım sonuç ve aktarmaya çalıştığım son mesajım budur… Bana bu önemli gerçekleri tattıran, yaşattıran, gezimizin mimarı Mucur TSO Başkanı Sevgili Ferhat Çağlayan ve Genel Sekreter Hayati Kıyak kardeşlerime teşekkürlerimi sunarak yazımı noktalıyorum. Hoşça kalınız…  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.