YAŞLANMAK

Yaşlanmak, kimsenin kapıya koymak istemediği ancak katlanmak mecburiyetinde olduğu bir hal. Bu hal aniden olsa çatlar insan. Alıştıra alıştıra, yavaş...

YAŞLANMAK
Yayınlanma:
Güncelleme:

Yaşlanmak, kimsenin kapıya koymak istemediği ancak katlanmak mecburiyetinde olduğu bir hal. Bu hal aniden olsa çatlar insan. Alıştıra alıştıra, yavaş yavaş meydana gelen bu olumsuz değişiklik elbette “her yaşın bir güzelliği var” denilerek teselli bulunmakla kalmayıp katlanmaya alışmaktayız. Aynada görülen yüzlerdeki çizgiler, alınlardaki kırışıklıklar hep yaşlandığımızın işareti olsa da üzerimize almayız. Çünkü bizim yaştaşlarımızın hepsi aynı hali yaşamaktadırlar. Yaşlanan insanın arzuları azalır, mutluluk hormonları arttığı için az şeyle mutlu olurlar. Yaşlanan insan çocuklaşır” denilmesi aslına rücu olarak yorumlanır. Çocukluktan geldik tekrar çocukluğa dönmekteyiz. Çocukken tarifi imkansız istek ve taleplerde bulunan varlık artık eskisi kadar talepkar değil. Ne verirsen onunla mutlu oluyor. Onu en çok mutlu eden de hatıralarıdır. Bir başladı mı uzun metrajlı film gibi anlattıkları. Bazen mantıksız bazen alakasız ama o anlattıkça onu ifade ettikçe mesut oluyor. Erkeklerin askerlik hatıraları, kadınların genç kızlık ve okul hayatı dönemleri anlattıkça tatlanan, anlattıkça haz veren ama dinleyenleri de o oranda sıkan, bıktıran hatıralardır. Hani “hatıralar bastonumdur” derler ya işte dört ayaklı olmuş sanki. Çünkü zaten elinde bir asası var. Bir de hatıralarına yaslandığı zaman, onları anlatarak dayandığı hatıraları artık üçüncü değil dördüncü ayak şeklini almıştır. Yaşlılarımızın kendi gençliklerini hatırlayarak bu günün gençlerini de aynı kalıplara sokmamaya çalışmaları gerekir. Hatta bu günün şartlarını unutup kendi kafalarındaki genç olmaları için çalışıp gençlerle irtibatı koparmamaları gerekir. Gençlerin de kendi hayallerine, arzularına taleplerine ayak uyduramayan yaşlılara tavır almamaları onları da kendileri gibi görmek istememeleri gerekir. Şayet tam tersi olursa işte o zaman” kuşak çatışması” denilen huzursuzluklar başlar. Gençle genç, yaşlıyla yaşlı olabilenlerin sevilmelerinin sebebi işte budur. Ortama, zamana ayak uydurmak, uyumlu olmaktır bunun adı. Bir zaman sonra kendilerinin de yaşlanacağını, bu eksikliklerin onların da başlarına geleceğini ancak hayattan ders alabilen olanlardan hisse çıkarabilen insanlar müdrik olabilir. İleride “neden böyle oldu” dememek için etraftakilerin de, “senin yetiştirdiğin” dememeleri için, yaşlılara karşı daha sorumlu ve saygılı insanlar yetiştirmek mecburiyetindeyiz. O kaba ifadelerle gönüllerini kırdığımız insanların gönül kırıklığı gelecekte başımıza gelecek en mühim derslerden birisi olabilir. Bir yaşlının gönlünü almak, bir yaşlıya hizmet etmek, bir yaşlının destekçisi olmak, bir yaşlıya selam vermek onu tahminsiz bir mutluluk içerisinde bırakacaktır. Evimizde bir selam bir hatır sorma ve bir bardak çay, bir tas su ile tatmin olacak olan yaşlılarımızı huzur evine terk edip huzursuz olmak istemiyorsanız, onları huzursuz etmek istemiyorsanız, huzuru onlara kendi evlerinde çoluk-çocuğunun yanında tattırmalıyız. Unutmayınız ki bu gün siz onlara ne yaparsanız gelecekte de onu bulursunuz. Ne ekersen onu biçersin, etme bulma dünyasıdır çünkü burası. Not: Huzur isimli hikaye kitabımda da bu konuyu işledim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.