Bahattin Demiray

Bahattin Demiray

Zübeyde Hanım

Zübeyde Hanım

Abbası Halifesi Harun Reşidin eşi olan Zübeyde Hanım Tarih sahnesinde hayırla anılan ve yaptıklarıyla da kitaplarda övgüyle bahsedilen Saliha ve eşine sadık bir kadın idi.

Her gün öğle vaktinde aynı saatte gelen ve yemeğini devamlı evinde yiyen eşini kapıda başı açık sevgi dolu sözcüklerle karşılayan Zübeyde Hanım, Harun Reşid işlerinin çokluğu nedeniyle yemeğini almaya aynı saatte hizmetçisini göndermiş, Zübeyde Hanım da eşi geldi zannıyla, kapıyı açıp, karşısında hizmetçiye bir kaç saniye saçlarını göstermiş. Hemen geriye dönüp başını usturayla kazıtıp, üç gün ağlayan ve Harun Reşid ise ‘’Ne yapıyorsun kendini helak edeceksin.’’ demesine karşılık; ‘Nâ-mahremin gördüğü saçı başımda taşımam!’ ‘’Gözlerini dikip yabancı bir erkeğin baktığı saçlarımla, Allahın karşısına nasıl çıkacağım’’ diye üzüntüsünü dile getirmiştir.

Mekke halkı, şehrin içinde veya dışında bulunan kuyu sularını içiyorlardı. Hz. Muâviye'nin (r.a.) halifeliği zamanında on kanalla Mekke’ye su getirildi. Abdullah b. Âmir bu suları birleştirdi, Arafat Meydanı’nda havuzlar yaptırdı ve suları oraya akıttı, insanlar Mekke ve Arafat’ta sudan rahatladılar. Emevî Devleti’nden (132 h.) sonra bu kanallar harap oldu, Mekke halkının suları kesildi, hem hacılar hem de Mekke halkı büyük sıkıntıya düştü. Harun Reşid, zamanına kadar böyle devam etti.

Hayır işlerini çok seven, Zübeyde Hanım gördüğü garip bir rüyanın güzel bir yorumu üzerine Hâitu Huneyn" denilen ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) Huneyn Savaşı'nı yaptığı yerdeki araziyi satın aldı. Huneyn’deki, Miladi 780 yılında 40 km uzunluğunda kendi adıyla anılan bir su yolu yaptırır ve su kaynağının Mekke'ye akıtılmasını istedi. Bu suyun kaynağı, " Dağları yardırarak suyun akacağı bir kanal açtırdı. Yağmurlar bol yağdığı zaman, suyun toplanabileceği yerlere su depoları yaptırdı, ayrıca Tâif dağlarından Arafat'a bir kanal daha açtırdı. 40 km. lik bir mesafeden bir nehir gibi gelerek Belde-i Haram'ın sakinlerini ve dünyanın her yerinden gelen hacılar ve bahçelerin sulanması ile ziraat yapıldı. Mekke'den Arafat'a kadar su kanalları döşetir. Müzdelife yoluyla ulaşan su, mukaddes beldedeki çeşmelerden akıttı.

İş bitince kalfalar ve memurlar, zimmetlerinde bir şey olmadığını göstermek, hazineden bu iş için almış oldukları paraların hesabını vermek üzere defterleriyle birlikte huzurunda toplandılar. Zübeyde Hanım Dicle'ye bakan yüksek bir köşkte oturuyordu. Defterlerin Dicle'ye atılmasını emretti ve “Kimin yanında bir şey kalmışsa o ona aittir. Kimin bizde bir alacağı varsa öderiz.” dedi ve onlara pahalı elbiseler giydirdi. Sultan da, hacca gelen misafirlerin su ihtiyacını karşılamak için yüz bin altın harcadı. Zübeyde Hatun, bunun yanı sıra han, hamam, imarethane ve şifahane gibi daha pek çok hayır müessesesi de inşa ettirir.

Ayeti kerimede;’’ 4- 34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) yakınlarına ve insanlığa harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır.’’

Hadisi şeriflerde; "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak vefat ederse, cennete girer." [Tirmizî, Radâ 10, (1161

‘Bir kadın, beş vakit namazını kılar; Ramazan’da orucunu tutar; ırz ve iffetini muhafaza eder; kocasına da itâatte bulunursa; o kadın, sekiz cennetin hangi kapısından dilerse cennete girsin’ (İbn-i Hibbân)

‘Kadının hayırlısı; ırz ve iffetini muhafaza eden, kocasının malını israf etmeyerek koruyan, nefsini nâ-mahreme karşı sakınandır’ buyrulmaktadır.

Allah Teâlâ’ya ve kocasına mutî bir kadın; erkeğinin elbisesini yıkadığı vakit, Allah o kadına bin sevap yazar, geçmiş günahlarından bin günahını affeder Yerde ve gökte ne kadar mahlûkat-ı ilâhî varsa o kadın için istiğfar ederler Cenâb-ı Hak, o kadın için cennette bin derece ihsan buyurur Kadının iplik dokuması, elbise dikmesi, yemek pişirmesi, dünyaya çocuk getirmesi ve çocuğunu emzirmesi, düşman ile gazası gibidir Kendisine düşmanla cenk etmiş kadar sevap verilir’’ buyurmuşlardır.

Behlül Dânâ, Halife Harun Reşid’e soruyor: - Toprağın altında en fazla ne var? - Bunu bilemeyecek ne var, ölü var.? - Hayır, Sultanım ölüler değil feryatlar var. İman ile gidenler, niye daha çok çalışmadık, niye daha çok ibadet yapmadık diye, iman ile gidip, günahkâr olanlar da niye bu günahları işledik diye, kâfirler ise neden küfre sebep olacak işler yaptık diye, herkesin feryadını bastırarak, feryat ederler. İnsanın ahret hayatı, ölümü ile başlar. Kabirdekilerin feryatlarını insanlar ve cinler dışında herkes duyar. Peygamber efendimiz, (Eğer hayvanlar, ölümden sonra insanların başına gelecek olan dehşetli anı, bilecek olsaydılar, deri kemik kalacakları için, yiyecek et bulamazdınız) buyurdu. Ama insanlar ölümü bildikleri halde gaflet ve cehalet içinde kabir hayatına doğru, sorumsuzca, akıl etmeden, düşüncesizce, gidiyorlar. Selam ve Duayla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bahattin Demiray Arşivi