İrfan Paksoy

İrfan Paksoy

Gazi Meclis ve 23 Nisan’a dair…

Gazi Meclis ve 23 Nisan’a dair…

GİRİŞ…

Bugün 23 Nisan. Bu ulusal ve müstesnâ gün, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için iki bayramı birden içinde barındırır; biri ulusal egemenlik bayramı diğeri de çocuk bayramı… Bu bayramın ulusal egemenlik kısmı tüm yurttaşlarımıza, çocuk bayramı kısmı da ülkemizin ve milletimizin yarınlarının ümidi olan çocuklarımıza kutlu olsun. Bugünkü makalem de Gazi Meclis ve 23 Nisan’a dair olacak.

MÜTÂREKELER…

Dört yıldır devam etmekte olan I. Dünya Savaşı’nda 1918 yılı yazı sonunda ve güzü başında yaşanan askerî gelişmeler Almanya, Avusturya-Macaristan Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’nden oluşan Merkezî Devletlerin peş peşe mağlubiyeti kabul ederek savaştan çekilmelerini beraberinde getirdi.

MONDROS’A DAİR…

29 Ekim 1918 tarihinde Selanik Mütârekesi’ni [1] imzalayarak savaştan çekilen Bulgaristan’ın ardından Osmanlı Devleti de 30 Ekim’de imzaladığı ve şartları fevkalâde ağır Mondros Mütarekesi ile savaştan çekildi. Alman yazar Fritz Rössler’e göre, bu Mütâreke ile Osmanlı Devleti’nin yıkılışı imzalanmış oluyordu. Mustafa Kemal Paşa, Mütâreke şartlarını öğrenince, Osmanlı Devleti’nin sadece kayıtsız şartsız kendini düşmana teslim etmekle kalmadığını, hatta memleketin istilâsında düşmana yardım ettiğini ileri sürdü. Nitekim Mütâreke’yi takiben yaşanan talihsiz gelişmeler de Mustafa Kemâl Paşa’yı haklı çıkaracaktır.

MONDROS’A DAİR…

İstanbul, Misak-ı Millî’den rahatsız olan İngilizler tarafından 16 Mart 1920 tarihinde resmen işgâl edilir. Şehzâdebaşı Karakolu basılarak uyuyan askerlerin üzerine ateş açılması sonucu 5 asker şehit olur. Eski Harbiye Nâzırı (Savaş Bakanı) Mersinli Cemâl Paşa giyinmesine bile fırsat verilmeden evinden alınırken yeni Harbiye Nâzırı Fevzi (Çakmak) Paşa’nın odasına giren İngiliz askerleri Paşa’nın göğsüne süngü dayadılar.

MONDROS SONRASINDAKİ GELİŞMELER…

Mütâreke’den on gün sonra Rusya’nın Karadeniz üzerinden tehdidi bahâne edilerek İstanbul’a elli beş parçalık İtilaf Donanması gelerek Osmanlı başkenti adeta gayrı resmî olarak işgâl edilmiş, mütâreke maddeleri gereği ordu terhis edilmiş, limanlar ve Türk Boğazları işgâl edilmiş, sonrasında mütârekenin 7. maddesi [2] bahâne edilerek Osmanlı ülkesi yer yer işgâl edilmeye başlanmıştır.

Mütareke sonrasındaki Osmanlı Devletinin içine düştüğü acziyeti kendileri adına elverişli bulan azınlıklar da bağımsızlığa yönelmişler, Doğu Anadolu’nun bazı vilâyetlerinin Ermenistan’a dâhil edilmesi tehlikesi belirmiş, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Rumlar da bölgede bir Pontus Rum Devleti kurmak üzere çeteler kurarak bölgedeki Türk köylerini basarak Türk ahaliyi sindirmeye yönelince bölgedeki Türkler de bu çetelere karşı koymaya başlayınca bölge istikrasızlaşmış, bu durum İstanbul’daki İngiliz makamlarına bölgedeki Türklerin Rumları katlettiği şekilde aktarılmış, İngiliz makamlar da Osmanlı Hükûmetin verdikleri notayla bölgede derhal istikrarın temin edilmesi, aksi hâlde bölgenin işgâl edileceğini belirtmiş, bu durum üzerine Mustafa Kemâl Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak beraberindeki bir heyetle ve olağanüstü yetkilerle bölgeye görevlendirilmiştir.

Mustafa Kemâl Paşa ve beraberindeki heyet 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkmıştır. Bu tarih Mustafa kemâl Paşa liderliğindeki Millî Mücâdele’nin de başladığı tarihtir.

KONGRELER…

Mustafa Kemâl Paşa, Samsun’dan Havza’ya geçmiş (25.05.1919) oradan vatan sathındaki askerî ve mülki amirlere gönderdiği genelgeyle (28.05.1919) İtilaf güçleri tarafından yapılmakta olan işgâllere karşı protesto mitingleri düzenlenmesini istemiş, oradan geçtiği Amasya‘da kendisinin de bulunduğu üst düzey bir heyetin uzlaştığı hususları içeren, Milli Mücadele’nin amaç, ilke ve esaslarını rotaya koyan Amasya Genelgesi (22.06.1919) yayımlanmış, Amasya’dan davet edildiği yerel bir kongre niteliğindeki Erzurum Kongresi için Erzurum’a geçmiş, burada gerçekleşen Erzurum Kongresine (23.07-07.08.1919) katılmış, Kongre kararları kapsamında kurulan Temsil Heyetine başkan olarak seçilmiş, ardından Sivas’a geçmiş, burada gerçekleşen ulusal nitelikli Sivas Kongresi’nde (04-11.09.1919), Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar aynen ve ulusal ölçekte kabul edilmiş, burada seçilen Temsil Heyetine de başkan olmuş, Kongrede ülkenin ve milletin selâmeti için işgâlci güçlere karşı silahlı mücadele kararı alınmış, 27 Aralık’ta Temsil Heyeti Ankara’ya gelmiş, bu tarihten sonra Ankara Millî Mücadele’nin kalbi ve merkezi olmuştur.

İSTANBUL’UN İŞGÂLİ…

12 Ocak 1920 tarihinde açılan son Osmanlı Mebûsân Meclisi tarafından 28 Ocak’ta Misak-ı Millî kabul edilmiş, bu durum İstanbul’daki İtilaf makamları tarafından bir meydan okuma olarak değerlendirilmiş, eşzamanlı olarak, daha önce Mondros Mütarekesi gereği Fransız kuvvetleri tarafından el konulan Osmanlı ordusuna ait Eceabat yakınındaki Akbaş Cephaneliğine Balıkesir Redd-i İlhak Cemiyeti mensubu Köprülü Hamdi Bey önderliğinde 40 süvarilik bir kuvay-ı milliye kuvvetinin (26-27 Ocak 1919) düzenlediği baskınla cephanelerin Anadolu’ya nakledilmesi İstanbul’daki İngiliz makamlarını son serece rahatsız etmiş, 16 Mart’ta İstanbul İngiliz kuvvetleri tarafından resmen işgâl edilmiştir. ,

MALTA’YA SÜRGÜNLER…

İngilizler tarafından, İstanbul’un işgalinin ardından uygulamaya konulan bir diğer faaliyet de, daha önceden de örnekleri görülen, önde gelen Kuva-yı Milliyecileri ve onlara taraftar ve yardımcı olduklarına inandıkları kişileri tutuklamak ve Malta’ya sürmek olmuştur. Bu çerçevede, aralarında eski Harbiye Nâzırı Mersinli Cemâl Paşa ile eski Bahriye Nâzırı (Denizcilik Bakanı) Rauf (Orbay) Bey de dâhil olmak üzere 14 mebusun da bulunduğu 150 kadar Türk devlet adamı ve aydını tutuklanarak Malta’ya sürüldü.

MEBÛSÂN MECLİSİ’NE BASKIN VE KAPANMASI…

18 Mart 1920 tarihinde son Osmanlı Mebûsan Meclisi, İstanbul’da son toplantısını yapar. Meclis oturum hâlindeyken üyelerinden bazılarının İngilizler tarafından zor kullanılarak tutuklanması nedeniyle, Meclis, mebusların görevlerini serbestçe yerine getirme imkânı kalmadığına ilişkin bir protesto kararını oybirliğiyle kabul ettikten sonra çalışmalarını süresiz olarak durdurma kararı verir. Bir daha da toplanmaz.

İSTANBUL’UN İŞGÂLİNE ANADOLU’NUN TEPKİSİ…

İstanbul’un işgâli, Meclisin dağılması, millî direnişle ilgili sanılan şahısların ve sonra da ülke dışına götürülerek hapsedilmeleri Türk istiklâline vurulmuş son bir darbe oldu. Bu darbe üzerine İstanbul’da artık milleti temsil eden otorite kalmamıştı.

İstanbul’un işgâli üzerine Temsil Heyeti Başkanı Başkani Mustafa Kemâl Paşa, aynı gün, yabancı devlet temsilcilerine gönderilmek üzere hazırladığı protesto metnini Antalya’da bulunan İtalyan Temsilciliği aracılığıyla bütün dünyaya duyurur. Yine aynı gün, İstanbul'u tamamen saf dışı etmek, Heyet-i Temsiliye'yi geçici bir hükûmet gibi çalıştırarak, Ankara'da millî iradeyi gerçekleştirecek bir meclis toplamak üzere harekete geçerek, bir yandan askerî ve mülkî erkâna peş peşe telgraflar çektirirken, diğer yandan da işgâli prostesto eden telgrafların işgâl makamlarına gönderilmesini ister ve alınması gereken önlemleri bildirir.

ANKARA’DA OLAĞANÜSTÜ BİR MESLİS KARARI…

Madem ki artık memleketin mukadderatına el koyacak bir makam yoktu, o hâlde bunu tesis etmek lazımdı. Bunun için de Ankara'da milletin temsilcilerinden ibaret olağanüstü yetkiye sahip bir meclis kurmak ve milletin idaresini bu meclise vermek gerekiyordu. Mustafa Kemâl Paşa, 19 Mart 1920 tarihinde Temsil Heyeti adına, illere, sancaklara ve kolordu komutanlıklarına bir genelge göndererek Olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanması kararını ilgililere duyurdu ve yeni seçimlerin yapılmasını istedi. Bu genelgede, İstanbul’dan Anadolu'ya geçen milletvekillerinin haklarının saklı tutulacağı da bildiriliyordu.

İSTANBUL’DAKİ GELİŞMELER …

İtilaf Devletleri, Anadolu’daki Millî Mücâdeleyi suçlayan bir bildiri hazırlanmasını isteyince Sadrazam Salih Paşa görevde kalamayacağını anladı ve 2 Nisan’da istifa etti. Görev, Tevfik Paşa’ya teklif edildiyse de o kabul etmedi. Bu gelişmelerin ardından 5 Nisan’da Damat Ferit Paşa’yı yeniden Sadrazamlığa getirildi.

Saray ve İstanbul Hükûmeti, Müttefik (İşgâl) Ordusu Komutanının, İngiliz, Fransız ve İtalyan Yüksek Komiserlerinin isteklerini yerine getirerek durumu idare etmeye çalışıyordu. Mebûsan Meclisi, 11 Nisan’da Sultan Vahidettin’in kararıyla dört ay içinde tekrar toplanmak kaydıyla kapatıldı. Sultan Vahidettin’in Mebûsan Meclisi için fesih kararını almasında, Meclisin Anadolu’da toplanabileceği endişesi önemli rol oynamıştı.

23 NİSAN’A DOĞRU…

Ancak bu karar Ankara’daki olağanüstü meclisin toplanmasına engel olamayacaktır. Bu süreçte İstanbul’da kapatılan Meclisin birçok üyesi de Mustafa Kemâl Paşa’nın davetine uymak sureretiyle Ankara’ya gelerek Büyük Millet Meclisi (BMM)’ne katılacaktır. Artık İstanbul merkezli meclislerin yerini Ankara merkezli meclisler alacaktır. Anadolu’da yürütülen Millî Mücâde’lenin gerçekleştirilmesi de BMM ile olacaktır.

Mustafa Kemâl Paşa’nın askerî birlikler ile vilayetlere göndermiş olduğu 21 Nisan 1920 tarihli telgrafta, Meclisin toplanmasının maksadının, memleketin bağımsızlığını sağlamak, Hilafet ve Saltanat makamını düşmanların elinden kurtarmak olduğu belirtilmektedir. 22 Nisan Perşembe günü de tüm askerî ve mülkî erkâna gönderilen telgrafta, 23 Nisan Cuma günü Meclis açılarak vazifeye başlayacağından, o günden itibaren, sivil ve askerî tüm makamların ve bütün milletin tek yetkili makamın Ankara’da toplanacak Meclis olacağı duyurulur.

KUTLU BİR TARİH VE GÖRKLÜ BİR AÇILIŞ…

23 Nisan 1920 Cuma günü, başlarında Mustafa Kemâl Paşa olmak üzere İstanbul’dan gelen milletvekilleri ile yeni seçilen temsilcilerden kurulu Meclis üyeleri Hacı Bayram Camii’nde namaz kıldıktan sonra hep birlikte törenle Meclis binasına gelinmiş, orada vatan ve milletin esenliği ve bağımsızlığı için dua edilmişti. Meclisin en yaşlı üyesi olan Sinop Mebusu Şerif Bey geçici olarak Meclis Başkanlığına getirilmiş, böylece Büyük Millet Meclisi (BMM) açılarak vazifesine başlamıştı. Şerif Bey’den sonra ilk sözü Mustafa Kemâl Paşa alarak Türk Milletinin takip edeceği siyâsetin esaslarını açıkladığı ve zamanın gerçeklerine uygun bir konuşma yaptı.

BMM NASIL BİR MECLİS İDİ?

Erzurum Kongresi’nde yer alan Kuva-yı Milliye’yi etkin ve millî iradeyi (milletin ve ülkenin geleceğinde) hâkim (egemen) kılmak temel ilkesine dayanarak kurulan bu yeni meclis, millî bir meclis idi. Bu Meclis, Mustafa Kemâl Paşa’nın, Temsil Heyeti Başkanı olarak yayımladığı 19 Mart 1920 tarihli bildiride açıklanan esaslara uygun olarak seçim yoluyla işbaşına gelen bir meclisti. Artık Amasya Tamimi’nde gerekli görüldüğü tarzda her türlü tesir ve kontrolden bağımsız / uzak bir millî heyet (meclis) meydana gelmişti. 23 Nisan 1920 tarihinde açılan BMM, millet iradesiyle seçilen mebuslardan oluşan, millî egemenlik ilkesini esas alan demokratik karakterde ve yapıda bir Meclis idi. BMM, İstanbul’dan gelebilen Mebûsan Meclisi üyeleri ile yeniden seçilen mebuslardan oluşmuştur.

ÜLKEDEKİ İKİLİ İKTİDAR: ANKARA VE İSTANBUL…

BMM’nin açılması sonucu ülkede eşi görülmemiş bir durum meydana geldi. Bir yanda millî bağımsızlığı sağlamak hedefine yönelmiş görünen BMM, diğer yanda (İstanbul’da) ise Müttefiklerin elinde hapis durumda olan ve hânedan menfaatleri uğruna millî hareketi suçlayarak halkı kendinden soğutmuş bir Hâlife-Padişah vardı.

BMM’DEN TBMM’YE…

BMM kuvvetlerinin doğuda başarılı bir şekilde sonuçlandırdığı Ermenistan Harekâtı (28.10-06.11.1920) ile batıda Yunan kuvvetlerine karşı kazandığı I. İnönü Muharebesi (06-10.01.1921) üzerine tereddütleri kalkan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti [3] temsilcileri ile BMM temsilcileri arasında 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmanın önemi Rusya’nın Misak-ı Millî'yi ve BMM'yi tanıyan ilk Avrupa ülkesi olmasıdır. BMM’nin uluslararası bir antlaşmayı imzalamış olması da kendisini artık uluslararası bir özne (devlet) kılmış oluyordu. Bahse konu antlaşmadan sonra BMM artık TBMM olarak anılır olmuştur.

SONUÇ…

Başında Mustafa Kemâl Paşa’nın bulunduğu Şanlı Meclis her safhasında milletin teri, malı, kanı ve canı olan İstiklâl Harbini emsâlsiz bir zaferle taçlandırmış (26-30.08.1922), ardından da 23 Nisan 1920 tarihinden beri zaten fiilen durumun adını koyarak Cumhuriyeti ilan etmiştir (29.10.1923).

Bu vesileyle 104. Yıldönümünde, 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisini kuran iradeyi ve başında da Mustafa Kemâl Paşa’nın olduğu Gazi Meclis (I. Dönem Meclis)’in mensuplarını saygı ve rahmetle yâd ederim.

DİPNOTLAR

[1] Mütâreke, silah bırakışması ya da ateşkes antlaşması devletler hukukuna göre, kesin barış antlaşması yapılıncaya kadar yürürlükte olabilecek bir belgedir. Bunun iki şekli mevcut olup, bunlardan birincisi: ateş kesilmesi ki, bölgesel savaş yerinde yaralıların ve ölenlerin kaldırılması gibi bazı zorunlu durumlar karşısında savaşı kısa bir süre durdurmak, ikincisi ise mütâreke yahut silah bırakışması ise hukukî bakımından bazı kuralların belirlendiği bir uygulamadır. Bu kapsamda silah bırakışması antlaşmasına; fiilen mütârekenin başlayacağı tarih, mütârekenin süresi, tarafsız bölgenin belirlenmesi, halkla ilişkiler, yasak eylemler, savaş esirleri ve daha başka konular üzerinde maddeler konulabilir. Ancak mütâreke, hukuk açısından savaşın kesinlikle sona erdirilmesine varmayabilir. Bu bakımdan ordu için terhis ve silahsızlanmaya ait hükümlerin bulunmaması gerekir.

[2] Mondros Mütârekesi’nin 7. Maddesi, İtilaf Devletlerinin, Osmanlı ülkesinde kendi güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgâl edebilmelerini öngörmekteydi.

[3] Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC), Sovyetler Birliği'nin nüfus ve yüzölçümü bakımından en büyük ve kurucu cumhuriyetidir. RSFSC 7 Kasım 1917 tarihinde gerçekleşen Ekim Devrimi ile kurulmuştur. 30 Aralık 1922'de RSFSC’nin, Belarus Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (SSC), Ukrayna SSC, Orta Asya ve Kafkas Cumhuriyetleri ile birleşmesiyle de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen kurulmuştur. 12 Aralık 1991 tarihinde yerine kurulan Rusya Federasyonu da RSFSC’nin yasal varisidir.

KAYNAKÇA

—; Gnkur. ATASE Bşk.lığı, Türk İstiklâl Harbi Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, C. I, Gnkur.Bsmv., Ankara 1992.

Akşin, Sina; “Siyasal Tarih 1908-1923”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye, Cem Yay., 7. Basım, İstanbul 2002.

Armaoğlu, Fahir; 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1990), C. I (1914-1980), 8. Baskı, Türkiye İş Bankası Yay., Ankara 1992.,

Avcıoğlu, Doğan; Millî Kurtuluş Tarihi, C. I, Tekin Yay., İstanbul 1998.

Belen, Fahri; Türk Kurtuluş Savaşı, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1983.

Bıyıklıoğlu, Tevfik; Atatürk Anadolu’da (1919-1921), Türk Tarih Kurumu Yayınları 1959.

Çetiner, Yılmaz; Son Padişah Vahidettin, 14. Baskı, Epsilon Yay., İstanbul 2005.

Elvan Öz, Dilek; “Birinci Dünya Savaşı’nı Bitiren Ateşkes Anlaşmaları, Uygulamaları ve Uluslararası Hukuk”, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2005.

Ergin, Feridun; K.Atatürk, Duran Ofset Matbaacılık, İstanbul 1978.

Jaeschke, Gotthard; Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922), TTK Bsmv., Ankara 1970.

Kaya, Erol; “Son Osmanlı Meclis-i Mebûsanı”, Türkler, Cilt: 3, 7. Baskı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.

Kocatürk, Utkan; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988.

Kocatürk, Utkan; Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1993.

Kuran, Ercüment; “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 16, 7. Baskı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.

Lord Kinross; Atatürk Bir Milletin Doğuşu, 13. Basım, Akdeniz Yay.

Lewis, Bernard; Modern Türkiye’nin Doğuşu, (Çev.: Metin Kıratlı), 2. Baskı, TTK Bsmv., Ankara 1984.

Mango, Andrew; Atatürk, (Çev.: Füsun Doruker), 2. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2004.

Özkaya, Yücel; Sarıkaya, Mehmet; Balcıoğlu Eraslan, Cezmi; Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün Hayatı, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2003.

Paksoy, İrfan; Cihan Harbinde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

Tansel, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, Millî Eğitim Bsmv., Ankara 1990.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İrfan Paksoy Arşivi