Yüzümün siyahlığı cennete girmeme mani midir?

Yüzü simsiyahtı, ne yapabilirdi kendisi boyamadı ki, Kaldı ki kalbi bembeyaz ve pırıl pırıldı. Buna rağmen onu hakir gören ve basite alanlar vardı, Bir...

Yüzümün siyahlığı cennete girmeme mani midir?
Yayınlanma:
Güncelleme:

Yüzü simsiyahtı, ne yapabilirdi kendisi boyamadı ki, Kaldı ki kalbi bembeyaz ve pırıl pırıldı. Buna rağmen onu hakir gören ve basite alanlar vardı, Bir gün Efendimize gelerek; "Ya Resulullah benim yüzümün siyahlığı Cennete girmeme mani midir?" diye sordu. Efendimiz (s.a.v.): "-Asla" buyurdular. "-O halde insanlar beni niçin hor görüyorlar, neden kimse bana kızını vermek istemiyor??bunun üzerine Efendimiz buyurdular ki; "-Amir bin Veheb'in evine git ve Resulullah'ın selâmı var, Kerimeni bana nikâhlamanı emretti" de. Siyah yüzlü genç süratle verilen adrese gider kızın yanında babasına Efendimizin emrini iletir ve kızı babasından resmen ister. Baba kızgındır ve reddeder, Ancak konuşmaları dinleyen kız babasını ikaz eder: "-Babacığım vahiy gelirse sonra seni mahcup eder, ne biliyorsun bu emri Rabbimizin verip Resulullah'ın da tebliğ etmediğini" Hemen git Resulullah'tan özür dile ve beni bu gence nikâhla Allah Resulünün uygun bulduğunu ben de uygun bulurum" der. Kızının ikazı ile mescide koşan baba özür diler "-Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum demek ki doğruymuş kızımı verdim şu andan itibaren nikâhlısıdır" der. Efendimizin siyahi gence emri: "-Git evini hazırla aile oturacak şekilde döşe!" Genç "-Benim ev döşeyecek tek bir dirhem im dahi yok" der. "-Öyleyse Ali'ye, Osman'a ve Abdurrahman bin Avf'a git sana her biri 200'er dirhem versinler" buyurur. Genç uçarcasına gider onlar da fazlasıyla gence yardım ederler oradan çarşının yolunu tutar artık evinin ihtiyaçlarını alacak parası da vardır ve evini kuracaktır. Ancak birden duraklar ve kulak kesilir münadi bir ilan vermektedir ve şöyle söylemektedir: "-Ey kendini Allaha asker bilen Müslümanlar! Derhal silahınızı kuşanın, atınıza binin cihada yönelin ordu mescidin dışında beklemektedir, Zira siz böyle gün için varsınız, düşmanın ani baskın yapacağı haberi geldi." Peki şimdi ne olacaktı bu genç cihada mı gidecekti yoksa evlenmeye mi orada hemen kararını verdi ve yönünü değiştirip demirciler çarşısına yöneldi. Elindeki paranın hepsini harcayıp kılıç, zırh, at gibi tüm ihtiyaçlarını aldı artık cihada hazırdı derhal atına atladı uçarcasına at sürüp yola çıkan orduya yetişti, herkes onu Bahreyn?den gelen bin genç zannettiler ancak o nu siyahlığından tanıyan Efendimiz (s.a.v.) yanına gelir ve sorar "-Sen Saad mısın ?" 'Evet' deyince Allah Resulü dua eder -CEDDİNE SAADETLER!.. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra nihayet düşmanla karşılaşılır ve kıran kırana bir savaş başlar herkes büyük bir cesaretle ileri atılıp can siperane savaşmaktadır ama içlerinde öyle biri vardır ki o çok daha hızlı savaşmaktadır darbesini yiyen bir daha nefes bile alamamaktadır. Bir süre sonra düşman dağılıp kaçmış ve savaş Müslümanların zaferi ile neticelenmiştir. Savaş sonrası şehitler tespit edilirken bir ses "Allahu ekber evlenmek üzere olan Saad'da şehit" der Efendimiz hemen Saad'ın cesedinin başına gelir bir müddet yerde yatmakta olan şehit Saadı büyük bir hüzünle seyreder ve "Seni Havz-ı Kevserimin başında bekleyeceğim!" daha sonra bir hayret nidası daha "Allaaaaahu Ekber" sonra döner oradakilere hitaben "Kılıcını, mızrağını ve atını alın kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin ve babasına da deyinki "Senin kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence Allah Cennet Hurilerini lâyık gördü." Değerli Can Dostlarım!.. Asr-ı Saadette yaşanmış olan bu olayı okuduğum da bu gün evlatları evlenme çağına gelmiş kız babalarının müstakbel damadın seçiminde ortaya koyması gereken kriterler acaba neler olmalıdır diye düşündüm, düşündüklerimi şahit olduklarımla karşılaştırdığımda sonucun beni memnun etmediğini gördüm zira bu günün babalarının büyük bir çoğunluğunun evladının mutlu olacağını zannederek koyduğu İslâm ile bağdaşmayan katı kurallar maalesef mutsuzluğu hatta bazen hayatların kararmasını netice vermiştir. Halbuki meselenin çözümü aslında çok kolay ama tabiî ki uygulamak oldukça zor unutulmamalıdır ki cennette ucuz değil. Ne mi yapmalı önce Efendimizin hayatını; dünyamızı şereflendirmesinden , maşukuna kavuştuğu güne kadarki hayatını en iyi şekilde öğrenmeli bunu yaparken karşımıza sevgili kızı Hz. Fatıma'yı nasıl evlendirdiği çıkacaktır o işi de günümüze "El alem ne der?" safsatasından arınmış olarak adapte edebilirsek eğer "KARDEŞLERİME SELAM OLSUN!.." hitabına aday olmayı umabiliriz diye düşünüyorum. Allah'ın inayet ve keremi ile Rabbim cümlemize kendisine lâyık kul, Habi-i Edibine lâyık ümmet olarak yaşamayı nasip ve müyesser eylesin, Ramazan?ı Şerifiniz mübarek olsun.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.